UMUTSUZ BEKLEYİŞ: STRUMA

Zeyneb Dilber tarafından tarihinde yayınlandı

Yüzlerce insanın canının hiçe sayan bir akım düşünün. Antisemitizm? Yahudi düşmanlığı..

Alman ordularının Avrupa’da yavaş yavaş kontrolü ele geçirmeye başlamasıyla ve Yahudi karşıtı uygulamalarla Yahudileri topraklardan göndermek istiyorlardı. Adolf Hitlerin desteğiyle Romanya’da nazi yasaları uygulanmaya başladı. 14 bine yakın Yahudi katliamı gerçekleşti. Can güvenliklerini korumak, baskı ve zulümden kurtulmak umuduyla Romen Yahudiler Filistin’e göç etmeye karar verdiler.

Umutlarına bi çare Struma gemisiydi. Adını Bulgaristan nehrinden alan Panama bandıralı Bulgar gemisi zengin bir İngiliz için inşa edilmiş daha sonra hayvan taşımacılığında kullanılmış en son ise Köstence limanına demirlenmiştir. Demirlenmiş olan gemi yerine farklı lüks gemi fotoğraflarıyla yolculara reklam yapıldı. Biletler ise bugünün parasıyla bir dolarlık ücret istendi ve yolcu sayısı 790’a kadar ulaştı. Gideceklerine dair umutları vardı ta ki gemiyi görene kadar. İki katlı, ahşap, kirli, eski en fazla 200 kişilik kapasitesi olan bi gemiyle karşılaştılar. Bi an hayal kırıklığı yaşadılar gidemeyecek miyiz ölecek miyiz düşüncesi oluştu. Oysa bir sandala bile razılar..

Yaklaşık 790 kişi gemiye bindi.Gemi Köslence Limanından İstanbul Limanına doğru hareket etmeye başladı. Gemi daha yeni açılmışken ilk arızasını gösterdi. Yolcular elindekileri vererek civarındaki geminin yardımıyla sorun çözüldüler. Ama asıl kötü sürpriz onları İstanbul’da bekliyordu. Yolculuk devam ederken gemi tekrar arıza verince Sarayburnu açıklarında gemi demir attı. Öylece ortada kaldılar. Gemiden birkaç kişi kurtulabildi. Onlar ise Romanya müdürü Martin Segal ve ailesiydi. Koç Grubunun kurucusu Vehbi Koç Almanya ile ihracat yapıyordu. Amerikalılar ve İngilizler Almanlarla ticaret yapanları kara listeye yazıyordu ve bu durumu fırsata çeviren Vehbi Koç girişimleriyle Segal ailesi ve hamile bir kadının kanama geçirmesi sonucu Struma’dan ayrılabildiler. Uluslararası baskılardan ötürü gemi 60-70 gün boyunca hareketsiz yerinde kaldı. İngiltere geminin Karadeniz’e gitmesini istiyordu çünkü zengin petrol kaynağı olan Filistin mandası altındaydı ve yolculara vize vermiyordu. Almanya ile müttefik olan Romanya ise Struma’nın tekrar Romanya’ya dönmesini istemediğini söyledi. II. Dünya savaşı sırasında tarafsızlık politikası izleyen Türkiye eli kolu bağlandı.

Ya gemide kalan insanlar ne yapsın? Hayatlarının en acımasız en kötü en umutsuz günlerini yaşadılar. Bir yandan salgın hastalıklar bir yandan açlık derken psikolojisi bozulanlar hayatta kalma uğruna kavga edenler derken birçok kişi hayatını kaybetti. Bu olaylar ise sanki kimsenin umrunda değilmişçesine sıradan bir olaymış gibi birkaç kere gazetelerde yayımlandı. Çaresiz Struma yolcularının sığınabileceği hiçbir şey yoktu. Gemiye ise sadece Türk görevliler girebiliyordu kimsenin kaçmasına gitmesine izin vermiyorlardı. Neyseki Yahudi cemaati liderlerinden Simon Brod ve arkadaşlarının çabasıyla Yahudi Komitesi İstanbul Hahambaşılığı’na 10 bin dolar gönderdi ve yolculara ilk kez sıcak yemek dağıtıldı. O günden sonra geminin günlük yemek parası Yahudi cemaatinden alınarak Kızılay Cemiyeti tarafından verilmeye başlandı.

Yine çabalar sonuçsuz kaldı. Britanya’nın baskısıyla Türkiye gemiyi Karadeniz açıklarına gönderme kararı aldı.Motoru çalışmayan gemi, 23 Şubat 1942’de römorklar ile Şile açıklarına çekildi. Çaresiz yolcular bezlere “Kurtarın Bizi” yazıp gemiye asarak yadım istediler. Ama yine istedikleri sonucu alamadılar. Rus donanması Karadeniz’e giren düşman gemilerinin vurulması emrini verdi. Sovyet Denizaltısı SC-213 tarafından Struma gemisini batırıldı. Gel gör ki SC-213 kaderi de aynı oldu Karadeniz’de mayına çarparak batmıştır.

Dünya tarihinde hep acı var. Devletlerin, iktidarların hırsları hep halkın masum canını yakmış, Struma faciası da bunun en acı örneklerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Struma faciasını yaşanmış gerçek bir olayla eserine döken Zülfü Livaneli’nin Serenad adlı kitabını en yakın sürede okumanızı tavsiye ederim. Tarihin tanıklık ettiği bir çok olaya bu yapıtta yer verilmiş.Kitabı okurken bütün duyguları aynı anda yaşarken kendinizi bulacaksınız..Aşk, özlem, acı, başkaldırı..

Zülfü Livaneli’nin bu durumu en iyi anlatan cümlesini alıntılayarak bitirmek istiyorum “Her iktidar öldürür! Kimisi daha az, kimisi daha çok!

Kategoriler: Tarih

0 yorum

Bir cevap yazın

Avatar yer tutucu

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.