Garipler Yurdunda Çalan Türküm
Hüznün geldi
Hasat vakti
Sende dökül
Garipler yurdunda
Çalan türküm
Hüznüm…
Bazı duygular vardır ki, her devirde, her millette, her insanda, her insanda, milattan önce de sonra da her şairde bulunmaktadır. Bu duygulardan biri de hiç kuşkusuz hüzündür (Karakuş, 2009: 59).
Hüzne birçok kişi farklı açılardan bakar her biri de ayrı bir tanım söyler.
Bana göre ise ‘’yol, uzun hikâye’’ misali şeklinde adlandırırım. Yol hayatımı; uzun hikâye ise hüznümü temsil eder. Hayat sevinçleri az hüzünleri çok bir yoldur aslında.
Hem ne der Cahit Zarifoğlu: ‘’Hüzün sana içinde sevinç getiren bir zarftır.’’
Bana göre de hüzün: ‘’İçimdeki nârây-ı nar eyleyip meyvesini veren sabırla kol kola yürüyen bir kavramdır.
Hüzün duygusu benim çok aşina olduğum bir insan gibi adeta. Hem bu duyguya mizacım yatkın sanki benliğimin ayrılmaz bir parçası.
Hüzün dünyaya alışamayanların duygusu
Dünyaya alışan ne de mutlu
Hüzün bu dünyaya yabancılık çekenlerin halet-i ruhiyesi
Dünyaya alışan ağlayabilir mi ki?
Şu açıdan da bakmak gerek hüzne:
Her insanın hüzünlenmeye, gözyaşı dökmeye ihtiyacı ve hakkı var. Nasıl ki bir toprak yağmura ihtiyaç duyuyorsa insanın da gözyaşı dökmeye, gönlünün pasını silmeye ihtiyacı var.
Yoksa; insan topraktan olduğundan mı ihtiyaç duyuyor gözyaşı döküp gönlünü sulamaya?
Hem ne der Hilmi Yavuz: ‘’ Hüzün ki en çok yakışandır bize.’’
Hüznün oluşmasına vesile sebepler silsilesi çoktur şu dünya hayatında bunlar aşk, ölüm gibi birçok nedene yaslanır. Bana göre ölümün en acı varlığıyla yokluğu yaşatan insana –savaşlar- ama eğer şehadet varlığıyla doluyorsa bu yokluk bir nebze teselli vesilesi bizler ve ümmet için.
Uzun uzun bunları anlatmayacağım sizlere ama en hüzünlü şiirimi buraya bırakacağım:
Bosna’m mavi kelebeğim
Bilirim ki bir kelebek ömrü değil acın
Bir şiirin satırla doğrandığı
En hüzünlü şiirim
Bosna’m…
Sevgili Okur,
Seninle bir merhalede daha hasbihal edelim isterim.
Günümüz insanı en ufacık bir hüzün kırıntısından dahi köşe bucak kaçıyor sanki hüzün yaşamın üzerine çöken bir karabasan gibi görülüyor.
Psikiyatri profesörü Kemal Sayar diyor ki:
‘’Oysa hüzün insan hayatının olmazsa olmaz bir parçası. Kadim dini geleneklerde hüzne olumlu bir anlam atfedilmesi, onun insanı zenginleştiren bir tecrübe olarak sayılması, modern zamanlarla birlikte terk ediliyor. Modern zamanlar hayatımızdan hüznü, acıyı ve ağrıyı uzaklaştırmak istiyor. Tabii ölümü de. Izdıraba tahammül Budizm’den İslam’a dek pek çok gelenekte kişinin ruhsal gelişimi için hayati önemi haiz meziyet olarak görülürken, günümüz toplumunda marazi olarak görülebilir (Sayar, 2006; Karakuş, 2009).’’
Hayat aynı kalp atış çizgimiz gibi inişli ve çıkışlı… Toprağın güneşe ihtiyacı olduğu gibi suya da ihtiyacı var. Güneşli günleri mutlu günlerimiz; yağmurlu günleri de hüzünlü günlerimiz olarak düşünürsek aslında hepsinin nasıl da intizam ve düzen içinde dönüp durduğunu görürüz. Ama değil mi ki instagram hikâyeleri gibi saniyelik mutluluklarımızdan ibaret şu hayat…
Şu yazdığım şiiri de buraya bırakıp aradan çekiliyorum aradan
Allah’a emanet olunuz
NİSYAN
Sizler sevinçlerinizi yazın
Güneş gibi açan gülüşlerinizi
Sizler kederlerinizi yazın
Yıldız kayması misali akan gözyaşlarınızı
Sizler pişmanlıklarınızı yazın
Çöl sıcağında kavrulan kum gibi vicdanınızı
Sizler insanı yazın
Deniz dalgalarının isminizi silmesi gibi yitecek nisyanı
Sizler insanı ve insanın hislerini yazdınız
Dünyaya yel olacak fanileri ve fani hissedişleri
ELİF GÜL
KAYNAKÇA
- https://www.youtube.com/watch?v=pUOMzFisTPk
- KARAKUŞ Ahmet (2009). Modern Türk Şiirinde Hüzün ve Melal, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya.
- http://kultursepeti.blogspot.com/2007/12/hzn-ki-en-ok-yakandr-bize.html
- http://www.sunhaber.com/yazar/AKAN-BIR-RAHMETTIR-GOZYASI-3/5091/
0 yorum