FERASETİN ASRI SAADET HALİ
![](https://www.patikatoplulugu.blog/wp-content/uploads/2020/04/29f146ab-8419-4a13-921e-bc22348cb6c6_x365.jpg)
Geleceğe nokta atışı…
Bugünden ileriyi görmek…
Var olan bir olayın perde arkasını bilmek…
Açık gözlü, tedbirli olmak…
Allah’ın hz. İnsana manevi bir idrak kabiliyeti vermesi…
Olayların olmadan önce kalbe doğması…
Şu zor günlerde anlamına en çok ihtiyacımız olan kavram feraset…
Allah peygamberlerini insanların en seçkinleri kılmıştır. Zeka olarak, anlayış ve kavrayış bakımından insanların en üstünü Peygamberlerdir. Peygamberin sıfatlarından biri de fetanettir, üstün bir kavrayış yeteneği, keskin zeka… bu sıfatın mümindeki karşılığı ferasettir. Hz. Peygamber:
‘Mü’minin firasetinden sakınınız! Çünkü o, Allah’ın nuruyla bakar.’ (Tirmizi, 15/3127)
Örneği asırlar öncesinden olan bir kavram feraset… en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimizden…
- Sahabe-i kiramdan biri bir gün hz. Peygambere:
- Ya Rasulallah, Allah’tan başkasına hiç ibadet ettiniz mi? Diye sordu. Allah Rasulü:
- Hayır. Diye cevap verdi. Bu defa da:
- Hiç içki içtiniz mi? Diye sordu. Allah rasulü:
- Hayır ben kitap gelmeden önce de imanın ne olduğunu bilmezken de, onların yaptığı şeyin küfür olduğunu bilirdim. Diye buyurdu.
Allah rasulü peygamber olmadan önce de yüce bir ferasetle hareket ederdi. Yine Kabe’deki hakem olayı bunun güzel bir örneğidir:
- Nübüvvetten 5 yıl önce Kabe bir sel baskını sonrası harap olmuştu. Kureyşlileri kabeyi tamir etmek istediler. Sıra Hacerü’l esved’i yerine koymaya gelince kabileler arasında anlaşmazlık çıktı. Hacerü’l esved’i yerine koyan kabile daha şerefli kabul edileceğinden tüm kabileler kendisi koymak istiyordu. Anlaşmazlık büyüdü ve neredeyse kan dökülecek duruma geldi.
Kureyşin en yaşlısı Ebu Ümeyye bu savaşı önlemek için:
- Ey kavmim, biz hayır istiyoruz, şer istemiyoruz. Bırakın mücadeleyi! Haremin kapısından ilk giren kişiyi hakem tayin edelim. Onun hükmüne razı olalım. Diye Kabe’nin Beni Şeybe kapısını gösterdi. O sırada kapıdan Alemlerin Efendisi Hz. Peygamber s.a.v girdi. O (s.a.v)nu gören Kureyşliler sevindiler ve razı olsunlar. Çünkü Hz. Peygamber her zaman kararlarında isabetli ver keskin zeka sahibi bir zattı.
Mesele hz. Peygamber’e anlatıldı. O da çözüm olarak ridasını yere serdi, her kabileden bir kişi seçti. Sonra Hacerü’l esvedi örtünün üzerine koydu. Her kabileden kişiler örtünün bir ucundan tutarak kaldırdı. Alemlerin Efendisi de Hacerü’l esvedi yerine koydu. Böylelikle sorun güzel bir çözüme kavuşmuş oldu.
Hz. Peygamber’in bu çözüm önerisi ne denli bir bakış açısına sahip olduğunu gösteriyor…
- Bir gün hz. Enes r.a hz. Osman r.a’nın yanına giderken yolda güzel bir kadın görür. Kadının güzelliği aklına takılır. Bu düşünceyle hz. Osman r.a’nın yanına gidince hz. Osman r.a:
- Ey enes! Gözlerinde zina izleri olduğu halde yanıma geldin. Der. Hz. Enes bu duruma şaşırır ve:
- Allah Rasulünden sonra sana da mı vahiy geliyor ey osman? Diye sorar. Hz. Osman’nın cevabı ise ferasetin Allah’ın verdiği bir sezgi bir his olduğunu gösterir cinstendir:
- Hayır, bu bir basiret ve doğru bir firasettir…
Feraset, haramları da görme yeteneğidir bir bakıma… bazen hepimize olmaz mı? Kötü bir olay öncesi içimize bazı hisler doğar. Bazen ortada hiçbir sebep yokken bir şeyler doğru gelmez işte bunlar da ufak ufak ferasettir hayatımıza bahşedilen… işte bir örnek daha asrı saadetten…
- Abdullah bin Ömer r.a Hz. Hüseyin’in Kufe’ye doğru yola çıktığını haber alınca hemen peşine düşmüş ve 3 günlük yoldan yetişmiştir. Yanına gittiğinde:
- Ey Hüseyin nereye gidiyorsun? Diye sorar.
- Irak’a gidiyorum. Cevabını verir Hz. Hüseyin. Abdullah bin Ömer bakar ki Hz. Hüseyin’in yanında bir sürü yazılmış kâğıt var. Hz. Hüseyin:
- Bunlar Kufelilerin mektuplarıdır. Diye İbn Ömer’in merakını giderir. Abdullah bin Ömer:
- Bunlara aldanma ey Hüseyin. Kufe’ye gitme. Diye ikaz eder yeniden. Hz. Hüseyin:
- Ben gitmeyeyim de kim gitsin? Diyerek itiraz edince bu defa Hz. Abdullah bin Ömer:
- O zaman bende sana Allah Rasulünün hadisini hatırlatayım diyerek:
‘Cebrail as Rasulullah’ın yanına geldi. Rasulullah’ın dünya ile ahiret arasında serbest bıraktı. Rasulullah ahireti tercih etti. Sen Rasulullah’ın parçasısın. Ehli beyttensin. Allah’a yemin olsun ki ehli beytten kimse kıyamete kadar dünyaya hâkim olamayacaktır. (Yani dünyaya ait olan mal, para, makam gibi uzun süre ve tam olarak sahip olmayacaktır.) sizi dünyadan alıkoyan şey, dünyadan daha hayırlı olan ahireti tercih etmenizdir.’ Demiştir. Fakat Hz. Hüseyin yine de gitmesi gerektiğini söyleyince İbn Ömer Hz. Hüseyin’e sarılıp ağlayarak:
- Allah’a emanet ol, sen ölüme gidiyorsun. Demiştir. Hazreti Hüseyin bu hadisenin sonunda küfeye varmadan tuzağa düşürülmüş ve kufeliler tarafından şehit edilmiştir. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin İslam ümmetinde fitne çıkmasın diye daha önceden zaten hilafetten feragat etmiştir. Bu olay daha sonra gerçekleşen bir hadisedir. Burada önemli olan Hz. Abdullah bin Ömer r.a’yı derin kavrayışı, Hz. Peygamber üzerinden o olayı doğru değerlendirişidir.
Asrı saadet, feraset açısından da hoş bir numunedir. Onlar Allah’ın emirlerine olan teslimiyetleri dolayısıyla derin bir anlayış ve olaylardan ilham alma becerisi ile donanmışlardır. Feraset Müslümanın en önemli vasıflarındanken bizler neden her olaya böyle kör ve böyle sağırız? Bunu uzun uzun düşünmemiz lazım. Bizler günümüz Müslümanları olarak neden ferasetimizi kaybettik? Ya da neden sezgilerimiz aktifleşemiyor bir türlü. Bu ay ödevimiz ferasetimiz üzerine düşünmek olsun….
Selam ve dua ile…
0 yorum