Tüm ebeveynlerin dillerine pelesenk olmuş bir kavram: zamane çocukları. Ne kadar sıkça duyuyoruz bu kavramı. Genelde bu kavram kullanılırken verilen mesaj da hep aynı. Zamane çocukları deyip de olumlu bir şekilde cümlesini bitiren çok az kişi vardır. Derin bir nefes alırız. Daha sonra cümlenin başına bir de ah ekleyerek başlarız söylenmeye. Ah bu zamane çocukları yok mu! Sürekli eleştirdiğimiz bu grubu ne kadar tanıyoruz?
Zamane çocukları, internet kuşağı ya da z kuşağı. Ne derseniz deyin, hepsi aynı anlamlara geliyor. 2000`li yıllarda gelişmiş teknolojinin içine doğan bir nesil. Vaktinin çocuğunu ekran başında geçiren ve hatta bu sebeple sağlık sorunları yaşayan bir kuşak. Yapılan bir araştırmaya göre bu zamanın çocuklarının video izlemek ya da video yüklemek için Youtube`u kullanma oranı %97. Bu çok büyük bir rakam. Burada dikkat edilmesi gereken bir şey daha var. Yapılan hiçbir araştırmada ya da gözlemde televizyon unsuru yok. Bir zamanlar çocuklar için büyük tehdit olan televizyon günümüz çocukları için ölü bir araç. Çünkü günümüz çocukları artık sadece bir şeyler izlemek değil, aynı zamanda izlediklerinden yola çıkarak üretmek de istiyor. Bu sebeple kendini üretebileceği, paylaşım yapabileceği sosyal ağların eline bırakıyor. Yine aynı araştırmada şöyle bir sonuç daha var. Günümüz çocukları vaktinin %38`ini oyun oynamakla geçiriyor. Tabi oyun oynamak derken aklınıza saklambaç, körebe, sessiz sinema gibi oyunlar gelmesin. Onların tercih ettikleri bilgisayar ve online oyunlar. Bu sonuçlar gösteriyor ki çocuklarımız vaktinin çoğunu ekran başında oturarak geçiriyor. Hal böyleyken günümüz çocuklarının iletişim becerilerinin düşük olması ve asosyal olmaları çok doğal. Zamane çocukları derken çocukların değiştiğini söylüyoruz. Fakat zamanın değiştiğini göremiyoruz. Artık sosyalleşme kavramı da çok farklılaştı. Herhangi bir sosyal ağda kaç takipçi, kaç beğeniniz olduğuna bakılıyor. Eğer bu rakam fazlaysa siz sosyal bir insansınız. Sosyalleşmek bu kadar kolay. Gözlemlerime dayanarak günümüz çocuklarında oluşan daha birçok sorundan bahsedebilirim. Fakat sürekli sorundan bahsetmek bizi çözüme götürmez. Bu çocuklar çevrelerine karşı duyarsızlar, tepkisizler yahut hiperaktifler, iletişim becerileri düşük, vakitlerinin çoğunu ekran başında internetle geçiriyorlar, mutlu değiller, dalgınlar … Bu sorunlar uzayıp gider. Peki ama tüm bunların oluşmasına neden olan nedir? Tek neden zamanın değişmesi midir?
Evet az önce sorduğum soruya eminim hepiniz içinizden hayır cevabını verdiniz. Zaman değiştiyse insanların sabit kalması mümkün olabilir mi? Bizler de değiştik. Nasıl çocuklar, zamane çocukları olduysa bizler de zamane ebeveynleri yahu öğretmenleri olduk. Önceden tek işi evde çocuğunu büyütmek olan anneler, şimdi çalışma hayatına atıldı. Bu durumun maddi getirisi olduğu gibi manevi götürüsü de oldu. Eskiden tüm gün çocuğuyla oynayıp, ona kitap okuyan, onun her derdi sıkıntısıyla ilgilenen anneler- ki böyle olmasa bile çocuğunun yanında olan- şimdi işten çok geç çıkıyor. Belki de eve geldiğinde çocuğu uyumuş oluyor. Uyumadıysa çocuğuyla ilgilenecek enerjisi olmuyor. Anne çalışırken çocuğa başka biri bakıyor. Anne ve bakıcının çocuk yetiştirme stili farklı olduğu için de çocukta farkında olmadan bir huzursuzluk oluşabiliyor.
Çocuğuyla ilgilenemeyen anne kendi suçlu hissediyor. Çalışmanın getirdiği gelir ile çocuğunun her dediğine evet diyor. Bunu gören çocuk bir şeyler istemekten çekinmiyor ve ilerde bu tavır doyumsuzluğa sebep olabiliyor. Bu tarzda yetiştirdiğimiz çocuklar ileriki hayatlarında ben merkezci, her dediğinin olmasını isteyen bireylere dönüşebiliyor.
Çocukları bu durumdan kurtarmak çok mu zor? Tamamen kurtulmak diye bir şey olmaz. Zaten teknolojinin içine doğan bir çocuğu teknolojiden mahrum büyütmek imkânsız gibi bir şey. Ama teknolojinin zararlı etkilerinden kurtulmak için kısa bir yol var. Senelerdir her şeye çare olan bir yöntem. Sevmek. Zamanın bizden götürdüğü bir şey. Artık çoğu ebeveyn çocuğuna sevgi gösterecek vakti bulamıyor. Onlara sıkıca sarılın. Gözlerinin içine bakarak “Seni çok seviyorum. Benim için çok değerlisin. Seninle vakit geçirmekten keyif alıyorum” deyin. Bir de ilgisini çekecek bir oyun, aktivite bulursanız, hala elinde tabletle dolaşan bir çocuk düşünemiyorum. Onun da sizle vakit geçirmek için can attığını göreceksiniz.
Çocuklarımızı teknolojiden kurtarmak için yapabileceğimiz başka bir şey ise, onlara günlük hayatımızda yer vermek. Günümüzde ebeveynler ya çocuklarına kıyamadığı için ya da kendi günlük planlarının ağırlığı yüzünden çocukları günlük hayatlarının dışında tutuyorlar. Ebeveyninin hayatında kendini hissedemeyen çocuk kendini ekranın ve internetin kollarına bırakıyor. “E iyi de zaten günlük hayatımın çoğunda çocuğumla beraberim “dediğinizi duyar gibiyim. Günlük hayatın içine almaktan kastım, sizin kendi işinizden onun yapabileceği seviyede ona da bir iş vermek. Mesela yemek mi yapacaksınız? Sebzeleri onun yıkamasını isteyebilirsiniz. Temizlik mi yapacaksınız? Ondan kendi odasını toplamasını rica edebilir yahut masanın tozunu amasını isteyebilirsiniz. Bu davranış çocuğu güvende ve huzurlu hissettirecektir. Aynı zamanda çocuğun sorumluluk bilinci kazanmasına yardımcı olabilir.
Bu konuda verebileceğim bir başka tavsiye ise; çocuğunuzla özel zamanlar oluşturun ve bu özel zamanınızı bir rutin haline getirin. Mesela her cumartesi aile çadırı günü yapın. Bu çadıra ailenin tüm fertleri katılmalı. Bu çadırda sadece çocukların istekleri gerçekleştirilebilir ya da çocuğun ilgi alanına göre çocuktan her cumartesi için bir şey üretmesi ve onu cumartesi günleri sergilemesi istenebilir. Aynı şekilde çocuğunuz ile yatmadan önce bir yastık ve bir örtü ile hikâye çadırı kurup o gün neler yaptığını size bir hikâye gibi anlatmasını isteyebilirsiniz. Bu gibi örnekler çoğaltılabilir. Bu tarz aktiviteler çocuğun kendini özel hissetmesini sağlar. Kısacası çocuğu boş bırakmamalı, üretmeyi sevdirmeliyiz. Çünkü boşta kalan insan bir şeylerle vaktini öldürmek istiyor. Çocuğumuzun yanında olmadığımız vakitlerde ona bir uğraş bulmalıyız. Bu uğraş onun ilgisi çekecek bir spor dalı yahut bir sanat olabilir ya da bambaşka bir şey.
Son olarak değinmek istediğim ve sürekli unuttuğumuz bir şey var: çocuklar ebeveynlerini taklit edereler. Eğer çocuğumuzun teknolojiyle fazla vakit geçirmesini istemiyorsak, öncelikle önümüzdeki bilgisayarı ya da telefonu bir kenara bırakmalı ve teknolojiyle ne kadar vakit geçirdiğimizi düşünmeliyiz.