YESRİB’DEN MEDİNE YAPAN ÖĞRETMEN: HZ. MUSAB BİN UMEYR
Bir okul…
Bir muallim…
Bir şehir…
Bir din…
Bir fedai…
Hz. Musab bin Umeyr R.A
Bir dine, bir göreve gönül vermek neydi? Öyle bir gönül vermek ki, uğruna her şeyden vazgeçmek, mesela anneden, mesela maldan, mülkten… mesela mevkiden şöhretten…
Mekke şehrinde ortada ipek giysilerle, Hindistan’ın en özel ağaçlarından yapılma sandaletleri ile dolanan bir genç var. Öyle bir genç ki parfümü için özel avcılar ceylanların misk özünü çıkartır, giysileri için en özel ipek kumaşlar alınır. Saçları gül yağları ile taranır. O Mekke’de dışarı çıktı mı genç kızların gönlü çalınır, hepsinin aklı Onun peşinde kalır. Annesinin gözbebeği, üzerine titrediği bir genç… Hz. Musab bin Umeyr… Allah Rasulü’ne en çok benzeyen o güzel güzlü güzel gönüllü sahabi…
Babası Kureyş’in en zenginlerindendi. Annesi Musab’ı üzerine titreyerek yetiştirmiştir. Musab oldukça naif bir insandı. Önceden beri putlara tapınılması hoşuna gitmez ve gönlüne huzur vermezdi. Bir gün büyük bir iç sıkıntısı ve kafa karışıklığı ile kendini Hz. Peygamber’in ilk eğitim kurumu, ilk okulu olan Daru’l Erkam’da bulur. Daha sonra da İslam ile müşerref oldu. Müslüman olduktan sonraki hayatı birdenbire değişti. Annesi Onun Müslüman olduğunu öğrenince vazgeçirmek için tüm desteğini kesti. Mekke’nin en bakımlı genci bir sözüyle Mekke’nin en fakir genci oldu. Bu da yetmedi, üzerine titredikleri, en özel giysilerle donatıp, en özel yiyeceklerle besledikleri oğullarını mahzenlere kapatıp günlerce aç susuz bıraktılar. Ama O dininden dönmedi. Vazgeçtiği ne çok şey vardı Rızayı İlahi için…
Bizler Müslüman olduğumuz halde, din uğruna, rızayı ilahi uğruna nelerden vazgeçebiliyoruz bir düşünelim… aynı cenneti hayal ederken ne ailemizle ne çevremizle ne de açlık ve susuzlukla imtihan edildik. Bir nefsimiz var hakimiyet kurmamız gereken…Bu din uğruna imtihan edilmeden, bedel ödemeden nasıl onlarla aynı cenneti hayal edebiliyoruz…
Hz. Musab bin Umeyr Mekke’de çeşitli işkencelere maruz kalınca Hz. Peygamber’den Habeşistan’a hicret etmek için izin istedi. Ve hicret etti. Habeşistan’da her türlü zorluğa karşı tek başına mücadele etti. Rahat içinde büyümüş, hayatında Müslüman olana kadar hiç sıkıntı çekmemiş bir gençti Hz. Musab ama Allah ve Resulüne duyduğu sevgi her şeyin üstündeydi. Allah’ın rızasını kazanmak uğruna tüm varlığını veda etmeye hazır bir fedaiydi O.
Hicretten döndüğünde Onun eski kıyafetler içinde gelişini gören Rasulullah duygulanmış ve:
Kalbini Allah-ü Teâlâ’nın nurlandırdığı şu kimseye bakın! Anne ve babası onu en iyi yiyecek ve içeceklerle besliyorlardı. Allah için bunların hepsini terk etti. Allah ve Resulünün sevgisi, onu gördüğünüz hâle getirmiştir, buyurdu. İşte Musab’ı dünyadan bu kadar vazgeçiren şeydi Allah ve Rasulünün sevgisi…
İSLAM’IN İLK ÖĞRETMENİ, ÖĞRETMENLERİN PİRİ
Birinci akabe biatinde Yesrib’den gelen Müslümanlar İslam’ı öğrenmek için bir öğretmen talep ettiler.
Hz. Peygamber Hz. Musab r.a‘yı görevlendirdi. Böylece Hz. Musab İslam’ın ilk öğretmeni oldu. Rızayı ilahi uğruna her şeyinden vazgeçmiş bir öğretmen…
Birinci akabe biatinde Müslüman olan kişi sayısı 12’ydi. Musab r.a Yesrib’e gittikten sonra İslamı tebliğ için var gücü ile çalıştı. Hoşlukla, incelikle ve anlayışla insanların gönlünü kazandı. Bir yıl sonra yani hoş olmayan yer, ‘Medine’ yani medeni ve hoş olan yere dönmüştü. Musab r.a Yesrib’i islam ile yeşertmiş bir kahramandı, adanmış bir ruhtu adeta…
Hz. Musab Medine’den dönünce ilk önce Allah rasulüne uğrar ondan sonra insafa gelmiş olan annesini ziyaret ederdi. Annesi her seferinde sitem edince Hz. Musab ‘ ben Allah rasulünü görmeden kimseyi görmem.’ Diye cevap verirdi.
Hz. Musab Medine’ye hicretten sonra Allah Rasulünün en büyük sancaktarı oldu. Bedir savaşında sancaktarlık yaptı. Uhud savaşında yine ordunun sancaktarlık görevi Hz. Musab’a verilmişti. Uhud Müslümanların pek çok noktada imtihan olduğu bir savaştır. Nefisleriyle, mal ve parayla ve sadakatle imtihan olmuşlardır. Hz. Musab Allah Rasulüne çok benzeyen bir sahabiydi. Uhud savaşında Hz. Musab Peygamber sanılarak şehit edilmiştir. Daha sonra sahabiler bir müşrikin ‘ Muhammed öldürüldü’ nidasını işitince darmadağın olmuş yüreklerle: ‘ Allah rasulü öldüyse yaşamak için sebebimiz mi var diyerek şehit olmak için ileri atıldılar. Daha sonra Allah rasulünü sağ görünce hepsinin yüreğine su serpildi. Hz. Musab şehit edilirken önce sancağı tutan sağ eli kesildi, sancak düşmesin diye hemen sol eli ile sancağı kavradı ama bu defa da sol eli kesildi. Sol eli de kesilince sancağı kolları ile göğsüne bastırarak tutmaya çalıştı. İslamın kutlu sancağı yere değmemeliydi. Nihayet şehitlik makamına erişince bir melek sancağı alarak yere düşmesine engel olmuştur. Melek Hz. Musab kılığında savaşa devam ederken Allah Rasulü: ‘daha ileri Ya Muasb’ diye seslenince, melek Allah rasulüne dönerek: ‘ben musab değilim’ deyince şehit olduğu anlaşılmıştır.
Savaştan sonra uhud şehitleri defnedilirken sıra Hz. Musab’ın naaşına gelmiş, fakat üzerinde Onu kefenleyecek kadar elbise yoktur. Başını örtünce ayakları, ayaklarını örtünce başı açıkta kalıyordur. Rasulüllah’a bu durum bildirilince Mübarek gözlerinden yaşlar akmış ve başını örtüp ayaklarını kuru otlar ile kapatmalarını söylemiştir.
Hz. Musab adanmış bir ömür yaşamış, şahane bir ruhun sahibiydi…
Kutlu yolun kutlu yolcusu, öğretmenlerin piriydi…
Öyle bir öğretmen ki Allah ve rasulünün sevgisi için dünyalık tüm nimetleri hiçe saymış, öğretim yöntemleri ile bir şehri bir yıl gibi bir sürede İslama ısındırmış bir öğretmen…
Yesrib’i Medine yapan kahramandı Hz. Musab…
0 yorum