Günlerin kısacık olduğu zamanlar bitmiştir artık, güneş tepede kendini bir gelin gibi ihtişamıyla göstermeye çalışır, bulutlar dahi mani olamaz bu serencama. Kuşlar ağaçlarda ve gökyüzünde dansını yapıp şarkısını söyler adeta tabiatın uyanışını kutlar gibi. Çiçekler açar rengarenk balkonlarda sokaklarda bir tablo misali izlersin. Kaldırımların arasından çıkan küçücük çiçekler yok mu karınca gibi basmaya korkarsın. Bu böyle devam eder arılar bal yapmaya başlar kediler köpekler sokak sokak dolaşmaya ve daha bir sürü şey… Baharın gelişini hissedebiliyor muyuz? Rüzgarın yüzümüze dokunmasını yağmurun tenimizi ıslatmasını…Bir uğur böceğinin parmağınıza konmasına izin verdiniz mi bu bahar. Ruhumuzla ve bedenimizle bir misafirmiş gibi baharın uyanışını karşılamalıyız. Telefonlardan başımızı kaldırıp gökyüzüne bakmalı kulaklığımızı çıkarıp ormanın sesini duymalıyız. Dört duvar arasından çıkıp çimenlerde yürümeliyiz yalın ayak. Mehmet Akif Ersoy’un bütün fikirleri yüyürken ilham olmuş, İstanbul sokaklarında elinde kağıt ve kalemiyle dolaşırmış mesela. İcatların çoğu tabiattan ilham alınarak keşfedilmiş. Ruhum daraldığında büyüklerim hep yeşile bakmamı gökyüzüne bakmamı telkin ederdi, neydi bunun hikmeti. Kafamda deli sorular… velhasıl tabiatın uyanışına şahit olalım mı hep birlikte, ne dersiniz…
TABİATIN UYANIŞINA ŞAHİT OLMALI İNSAN
![](https://www.patikatoplulugu.blog/wp-content/uploads/2022/07/images.jpeg)