Site icon PATİKA TOPLULUĞU

RUHUN PRANGASI…

Ve bir dize düştü yüreğime; “Allah’ı bulan neyi kaybeder? Ve onu kaybeden neyi kazanır?”

Yetinmek…

Kulun en büyük acziyeti…

Cennete göre tasarlanan ruhumuzun sonsuza ihtiyacı var…

Sonsuzluğa…

Yani Onu bulmaya…

Yetinmek…

Sonsuzu bu dünyada aramak…

Aslında var olanı yanlış yerde aramaya çıkmak…

Yetinmek…

Biz bu dünyada ne yaparsak yapalım, istersek dünya bizim olsun fark etmez. Yetmez, çünkü ölümün olduğunu bildiğin bir dünyada hiçbir fani şey seni tatmin etmez…

Yetinmek…

Ruhu bu dünyada Allah’a teslim etmek…

Yalnız ona sığınıp dünyalıklardan yüz çevirmek…

Aziz Mahmut Hüdayi, Yunus Emre, Ahmet Yesevi gibi nefsi Allah’ın emirlerini fısıldar hale getirmek…

Yetinmek…

Aslında en çok ihtiyacımız olan kelam…

Ruhumuzu daraltan kalabalığın, zenginliğin, dünyalığın içinden sıyrılıp bizi huzura kavuşturan…

Yetinmek…

Ayların, yılların insanoğluna yetmediği dünyada bir saniyeye bir ömür sığdırmak…

Yetinmek…

Hz. Ömer gibi bir namazda Kur’an-ı Kerim’in tamamını okumak…

Ve Yetinmek…

Efendimiz(s.a.v.) gibi saniyeler içerisinde Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gidip huzura varmak…

İşte böyle yetinmek…

Eğer dünyada ararsan bulamazsın, Mevla’da ararsan o zaman işte dünya senin olur ve gönül haznen dolar.

Önce kendi nefsime seslenerek söylüyorum…

Peki ya biz?

Biz yetiniyor muyuz?

Elimizdeki nimetlere şükrediyor muyuz?

Bir gün lazım olur diye diye bir köşeye sıkıştırıp ruhumuzu daraltan prangalardan ne zaman kurtulacağız…

Ya da soframızda her şey varken bir kusur bulan bizler, bir lokma ekmek dahi olmadığında şükreden sahabenin şükrünü ne zaman yaşayacağız…

Gönlümüzü doyurmak, yetinmeyi bilmek için Rabbimize ihtiyacımız olduğunu ne zaman anlayacağız…

Sizin o koskoca dediğiniz makamlardan biri olan kadılık mesleğini terk edip de Allah’la yoldaş olmak isteyen Aziz Mahmut Hüdayi’nin verdiği kararın güzelliğini görmek gerekmez mi?

Neydi onu bu yola götüren…

Allah bana yeter, gayrısını istemem diyen işte o zaman her şeyi bulmaz mı zaten…

Bizim dünyada aradığımızı, her şeyi terk edip rabbine sığınanlar bulmadı mı?

O zaman, her şeyi bulan da artık arayacak bir şeyi olmadığından doyar, gönlü tok olur.

O zaman içimizde ki seslere hâkim olma vakti gelmedi mi?

Bir yandan vicdanın, bir yandan nefsin hep bir şeyler fısıldıyorlar ama ayırt edemiyorsun…

Bil ki seni Mevla’dan uzaklaştıran ses senin nefsin, seni Mevla’ya yakınlaştıran ise senin vicdanındır…

Öyle ise öncelikle Mevla’ya giden yollardaki engelleri bilmek gerek.

Bilmek gerek ki, nefis fısıldadığında onu tanıyalım…

Yetinmeyi bilmek, huzura ermek için evvela yol buradan geçer.

En büyük mücadele nefis ile olan mücadeledir. Çünkü bir şeye sahip olduğunda hep daha fazlasını isteyen, elinde fazla olan şeyi vermemen için direten odur…

Yani huzurunu da hayatını da mahveden, seni rabbinden seni senden eden, hayatı kıymetli gösterip hep daha fazla daha fazla diye seni yoldan alıkoyan odur.

Şimdi söylerim sana ey yoldaşım bu yol çetindir…

Yetinmeyi bilirsen, huzuru bilirsin…

Huzuru bilirsen, rabbini bulmuşsun demektir.

Çünkü Kur’an-ı Kerim’de; “Kalpler ancak Allah’ anmakla huzur bulur. (Ra’d, 13/28)” buyruluyor.

Ey yoldaş tanı içindekini senden kopacak olan ölümle yok olacak nefsini iyi tanı. Çünkü ahirette suçlayabileceğin bir nefsin olmayacak. Var olmayan bir şeyi suçlayamazsın…

Ne zaman ki nefsine hükmedersin işte o zaman tam teslimiyet ile doğru yol üzere olursun…

Nefsimize hükmedip hayatımızın rotasını doğru yöne çevirebilmek duasıyla…

Hızır (a.s.) yoldaşımız olsun…

Hayırla Kalın…

https://www.google.com/search?q=nefs&sxsrf=ALeKk02

https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Ra’d-suresi/1734/27-28-ayet-tefsiri

https://sorularlaislamiyet.com/%E2%80%9Callahi-bulan-neyi-kaybeder-ve-onu-kaybeden-neyi-kazanir

Exit mobile version