Bir çığlık koptu dünyadan…
Ölmek istemiyorum…
Ve ardından bir çığlık daha…
Anne lütfen ölme…
Bir şey çağrıştırdı değil mi? Evet Emine BULUT…
Bir insan öldü evet, ama ölen sadece bir insan değil, İnsanlık…
Evet insanlık öldü. Bu olay yaşanırken telefon kameraları gördü ve çekti ama insanlar ne gördü ne tepki verdi…
Hani ortalarda bir söz dolanıyor ya; “bir gün sokak ortasında bağırıp yardım istesem yardım eden olmaz ama telefonla videoya çeken kesin olur diye” gerçekten o hale gelir olduk…
Cahiliye devrinden çıkan bir millet cahiliye devrine geri dönmeye yüz tutmuş…
Cahiliye devri size bir şey çağrıştırdı mı?
Bilmeyenler varsa anlatayım…
Efendimizden önce var olan bir devir…
Kadınlara köle muamelesi yapan, doğan kız çocuklarını utanç vesilesi görüp, diri diri gömen bir nesil düşünün…
Eğer kız doğarsan yaşamaya, yaşarsan da hiçbir şeye hakkın yok…
Canlandırın gözünüzde…
Ve bir peygamber geliyor bu devrin tam ortasına. Öyle bir peygamber ki cahiliye devrinin bütün kötü adetlerini yerle bir ediyor.
Kız çocuğunun utanç kaynağı olduğu bir devirde, kızı Fatıma’yı omuzlarında gezdiren bir peygamber…
Kızı Fatıma’ya “babasının annesi” diye hitap eden bir peygamber…
Eşlerinin her birine ayrı ayrı değer verip, hepsinin gönlünü hoş tutan bir peygamber…
Peki ne oldu…
Ne oldu da yok olan cahiliye devri tekrar yaşanmaya başlandı?
Eşlerine şefkatli ve nazik davranan bir peygamberi örnek almak gerekirken, eşini gözünü kırpmadan öldüren insanlar haline nasıl gelindi?
Aslında soru da cevapta çok net.
Efendimiz döneminde kadının var olan değer ve kıymeti, efendimizin vefatından sonra; İslam’dan uzaklaşılmaya başlandığı için ikinci plana atılarak kadın değersizleştirilmeye çalışıldı.
İslam’ın kadına verdiği değer tam manasıyla biliniyor olsaydı dünya üzerindeki bütün kadınlar Müslüman olurdu…
İslam’da kadına verilen haklara bir göz atalım isterseniz:
- İslam’da iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine denktir.
- Ya da miras meselesinde erkeğe iki, kadına bir pay verilir.
Şimdi bu söylediklerime baktığınızda “nerede buradaki değer?” diyeceksiniz.
Öncelikle şahitlik durumuna bakalım.
Kadın narin, hassas, şefkatli, merhametli ve heyecanlı bir yapıdadır. Kadınlar heyecanlı oldukları için düşünceler aklından çok kalbine işler. Olaylar karşısında pek tarafsız kalamazlar. Merhamet ve şefkat tarafı ağır bastığından olaylara sezgisiyle yaklaşır. İşte bu noktada Allah kadını tek bırakmamış, yanına bir kadını daha ekleyerek iki kadını birbirini destekleyecek şekilde, bu hissiyat ve heyecanlarını arka planda tutup doğru kararlara çıkabilmelerini sağlamıştır.
Bu birinci mevzuydu…
İkinci olarak miras meselesine bakalım.
Bir kız baba evinde hiç harcama yapma gereği duymaz. Babası veya baba yerinde olan akrabaları ona bakmakla yükümlüdür. Tüm ihtiyaçları onlar tarafından karşılanır. Burada kız bir çaba göstermez. Evlendikten sonra da aynı şekildedir. Geçimi, nafakası, ihtiyaçları kocası üstündedir. Eşi ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Burada da harcama yapmak zorunda değildir. İslamiyet bu görevi ve sorumluluğu erkeğe vermiştir. Ayrıca kadın ek olarak evlenirken erkekten mehir alır. Kadına böyle bir hakta verilmiştir. Erkeğin çalışmak gibi bir sorumluluğu olmakla beraber, evlendikten sonrada ailenin yükü eklenir. Eşinin, çocuklarının, hatta bakmakla yükümlü olduğu anne, babasının nafakalarını da karşılamak zorundadır. Bu yüzden erkeğe mirastan iki verilirken kadına bir verilmektedir. Burada görünüşte kârlı olan erkek gibi dursa da, aslında kadının kat be kat daha fazla kârlı olduğu anlaşılır.
Bunlar sadece birkaç mevzuydu. Daha bu şekilde bir sürü mevzu bulunmakta…
Kadın İslam’da çok değerli bir konumda bulunmaktadır. Size bir sorum olacak ulaşılan bir şey mi, yoksa ulaşılamayan bir şey mi kıymetli olur?
Eminim çoğunuz bu soruya “ulaşılamayan şeyler daha kıymetlidir” dersiniz. Elmas gibi, altın gibi, inci gibi…
İşte İslam’da da kadın aynı bunlar gibi değerli ve ulaşılmazdır bu yüzden tesettür ile koruma altına alınmıştır. Her erkek İslam’ın kızına yaklaşamaz. İzni olmadan muhatap olamaz.
Ancak ne zaman ki İslam’dan uzaklaşılmaya başlanıp, dünyanın çarkına katılan insanlar oldu; işte o zaman var olana sessiz kalınmaya başlandı.
Bu çark insanların insanlıklarını elinden alarak onları canavara çevirdi.
Burada şu ayete değinmek istiyorum. “Kısasta sizin için hayat vardır. Ey akıl sahipleri umulur ki sakınırsınız (Bakara, 2/178-179).” Buyuruyor rabbimiz. Bu yaşanan olaylara kısas ile caydırıcı bir çözüm getirilmediği müddetçe artarak deva edecektir. Gözü dönenler çekinmeden bunu yapmaya devam edeceklerdir.
Aslında bu gözü dönenlerin de neden bu raddeye geldikleri araştırılması gerekiyor. Ya da bu raddeye gelene kadar neden müdahale edilmediği…
Bir insan kendi öz evladının önünde bunu yapacak duruma nasıl gelebilir?
Ah be dünya! o kadar acımasızsın ki sana gönül bağlayanın hayatını yakıyorsun… Evet sana gönül bağlayan!!
Gönlün bağlanması, örnek alması gereken bir peygamber varken, dünyaya bağlandı. Dünya da kalbinden vurunca insanda, insanlıkta bu şekilde yerle bir oldu.
Kadınlar değersiz gösterilip öldürülür oldu.
Oysa ki efendimiz;
“Ahlakı en güzel olanınız kadınlarına en güzel davrananızdır(Ebû Dâvud, Tirmizî, Dârimî).”
“Müminlerin iman bakımından en mükemmeli huyu iyi olandır. Sizin iyi olanınız kadınlara karşı hayırlı olanınızdır(Tirmizî, Radâ 11/1162).” Buyuruyor.
Kadınlara iyi davranmaksa mesele size efendimizin hayatından bir kısas aktarayım Enes (r.a) anlatıyor: “bir gün Hayber’den Medine’ye dönmek için yola çıktığımızda efendimiz(s.a.v)’i Safiye’nin rahatça oturması için yeleğini devenin hörgücüne dolarken gördüm. Daha sonra devesinin yanına oturdu. Dizini yere koydu ve Safiye’de efendimizin dizine basarak deveye bindi.”
Kibarlık mı dediniz? O zaman bu size en güzel örnek olsun…
Son olarak;
Rabbim bizleri gönderdiği yoldan, efendimizin izinden yürüyenlerden, dünyanın günahlarından el çekenlerden olmayı nasip eylesin inşaAllah (Aminn..)
https://sorularlaislamiyet.com/kuran-i-kerime-gore-kadinin-haklari-nelerdir