İnsanların bir görünmez maske yardımıyla gizlemeye çalıştıkları, gözlerine dikkatle bakmadan anlaşılmayan o duyguyu ortaya çıkartmaya yarayan icadın adıdır fotoğraf makinesi, yani hüznün sergileyicisi…
İcad edildiği günden beri önemli kalmayı başarmış, son asırda herkesin eline düşecek kadar yaygınlık kazanmış bir sanat. Gün boyu defalarca gülümsediğimiz oluyor. Hatta bazılarımızda bu durum hastalık derecesine ulaşmış bile olabilir. Ama bence fotoğrafı sanat yapan içinde sakladığı hüzün duygusudur.
Gözlerin içinde hapsolmuş o duyguyu görebileceğimiz ender yerlerden biri de fotoğraflardır. Bu sanatta en etkileyici fotoğraflar gerçek hikayeleri olan fotoğraflardır. Gerçek bir mücadele barındıran fotoğraflar…
Hüzün gücü temsil eder bence fotoğrafta, o yüzden fotoğraf sanatını bilenler iyi bir hüzün hikayesi bulduklarında ‘güçlü bir fotoğraf’ derler. Hüznü bir madalya gibi gözlerinde taşıyan insanlar bence güçlü insanlardır. O yüzden güçleri içinde bulundukları fotoğrafa da yansır.
Fotoğraf içinde birini de saklar bazen. Yüzünü unutmaktan korktuğumuz insanlar olmuştur hayatımızda. Çok sevdiğimiz insanlar. Araya ayrılıklar girer bazen, bazen geri dönülmesi imkansız vedalar. Böyle anlarda hüznün taşıyıcısı fotoğraflardır. Yüzünü hatırlatır, önceki yazımda anlattığım gibi bir hatırlatıcı görevi görür fotoğraf… hüzünlendirir, kaybettiklerimizi yüzümüze vurur. Sonra bir fotoğrafta yaşamak ister insan. Doya doya gülebildiği günlere geri dönmek ister. Bu hüznün çözümü de yoktur ne yazık ki.
Ölümsüzleştirdiğimiz bazı anlar sonra hüzün olup içimize çökmez mi çoğu zaman. Fotoğraf da yıllandıkça hüzün doğuran bir şeyler var. En mutlu anın bile üzerinden yıllar geçince mutluluk hüzne bırakıyor kendini.
Fotoğraf güçlü bir materyaldir. Her duyguyu taşır sırtında… bunlar arasında en ağırı hüzündür. Çocukları tarafından ihmal edilmiş, yaşlı bir annenin yüzündeki hüznü taşır bazen;
Gözlerindeki ifadeyi okuyabilen kaç insan var aramızda? özlem dolu bakışlar… bekliyor birşeyleri belki hiç gelmeyecek şeyleri… Hüzün suret bulmuş o gözlerde sanki…
Savaşın her türlü dehşetiyle karşı karşıya kalmış, ürkek, yalnız ve acı dolu bir bakış ile meşhur olmuş o kızın gözlerinde ne görüyoruz peki?
mesele fotoğraf çekmek değildir bu sanatta, mesele hikaye anlatmaktır. Kağıdı kalemi olmayan ama hikayesi olan sanattır fotoğraf… bu iki resim üzerine hikaye yazılabilir hatta farklı farklı yorumlar bile çıkabilir. Ben bu fotoğraflara bakınca derin bir hüzün ve çaresizlik görüyorum. O kocaman yeşil gözler tüm dünyaya lanet okur gibi bakıyor objektife… bakıp göremeyen herkese sessiz ama güçlü bir çığlıktır fotoğraf…