HER KAYBOLUŞUN BİR HUDUDU VAR
Saat 00.44 sularıydı. Yorgunluğum gözlerimden, bedenimden, her bir zerremden görülüyordu. Yatakta öylesine uzanmış ama uyumamıştım. Yaşadığım belirsizliğin sonuçlarını düşünmekle meşguldüm. Hayat bana sanki bu sene maraton koşturmuştu.
Umduğum şey ise bir gün hayatımdaki tüm belirsizliklerin biteceği, öyle ya da böyle sonuca varacağımdı. Sanki ben koştukça bitiş çizgisi benden uzaklaşıyordu. O yol, benim kayboluşuma kesilen bir biletti. Böyle düşünceler içindeyken, bu yolda ne kadar gidebileceğimi düşünürken, bir anlık gördüğüm o manzara bana artık yolun bittiğini söylüyordu. Bunca zaman şikâyet ettiğim o yolun, artık bana yön tarif eden hiçbir tabelası kalmamıştı. Şimdi ben ne tarafa gideceğim diye yolun ortasında kalakalmıştım.
O yolda beklemek artık anlamsızdı. Evet kaybolmuştum ben o yolda. Geriye nasıl dönerim hiçbir fikrim yoktu. Dönüş elbet bulunurdu da bunca yürümenin yorgunluğu nasıl geçecekti?
…
Aradan zaman geçti ve ben artık o yoldan artık dönmüştüm. O dönüşte fark ettim ki nasıl böylesine kaybolmuşum hayretler içerisindeydim. Ne tabelalara ne de işaret levhalarına bakmamışım. Fütursuzca yürümüş hatta bazen de koşmuştum. Oysaki yolun her bir kavşağında dur levhası vardı.
…
Uzun bir kayboluşun ardından şunu anladım ki: Ne kadar evinden uzaklaşmış olursan ol, kaybolmuş olsan bile her kayboluşun bir hududu var; sonsuza dek kaybolamazsın.
Çıktığın yolda işaret ve levhalarına dikkat etmeyi unutma sevgili okur,
İyi yolculuklar…
0 yorum