DOĞRULUK ÜLKESİNİN HÜKÜMDARI: HABEŞİSTAN NECAŞİSİ HZ. ASHAME R.A
![](https://www.patikatoplulugu.blog/wp-content/uploads/2020/01/hicret_eden_1-702x336.jpg)
Güzel bir himaye edici…
Güzel bir dost….
Mesafelere rağmen iman eden bir kalp…
Mucizesiz mutmain olan kişi…
O Müslümanlara kucak açan bir hükümdardı… Habeşistan necaşisi Ashame r.a
Günümüzün klasik sözlerinden biri de sahabiyi kiram ile kendini karşılaştırıp, onlar Rasulullah’ı gördüler biz görmedik o yüzden böyle oluyor diye kendimize uydurduğumuz bahaneye hayır der gibi bir hayatı var ashame’nin. Görmediği bir peygambere iman eden bir kişiydi çünkü..
Mekke döneminde Müslümanlar türlü türlü işkencelere maruz kalmış ve işkenceler dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Hz. Peygamber de Müslümanlara hicret için:
‘’ Orada ülkesinde hiç kimseye zulmedilmeyen bir hükümdar bulunmaktadır; gidin ve Allah içinde bulunduğunuz durumdan bir çıkış yolu gösterinceye kadar o doğruluk ülkesinde kalın’’ diye tavsiye etmiştir.
Onun ülkesi peygamber’in doğruluk ülkesi diye hitap ettiği ülkeydi. O da adil ve merhametli bir hükümdar. Bunun üzerine 615 yılında ilk kafile habeşistan’a ulaşmış, iki yıl sonra daha kalabalık bir grup hicret etmiştir. Necaşi, ülkesine gelen muhacirleri himaye altına almıştır. Müşrikler Müslümanların Habeşistan’a hicreti karşısında endişeye kapılmış ve beraberinde bir sürü hediyelerle Necaşi’ye bir heyet göndermişlerdir. Gelen heyetin sözcüsü Amr bin el-as söz alarak Müslümanları kendilerine teslim etmesini rica etti. Bunun üzerine Necaşi, Müslümanları dinlemeden onların isteklerini yerine getiremeyeceğini beyan ederek Müslümanlardan bir sözcü istedi. Hz. Peygamber’in amca oğlu, hz. Ali’nin kardeşi HZ. Cafer-i Tayyar r.a sözcü olarak Necaşi’ye:
“Ey kral! Biz cahiliyet içinde yaşayan bir millettik. Putlara tapar, ölüleri yerdik. Kötülüklerin hepsini yapar, akrabalardan ilgiyi keserdik. Komşuluğu kötü görür, kuvvetli olan zayıfımızı ezerdi. Peygamber gelinceye kadar bu hal üzere kaldık. Bu Allah elçisi bizi Allah’ın birliğine inanmaya ve yalnız Allah’a ibadet etmeye, babalarımızın taptığı taşlardan ve putlardan vazgeçmeye davet etti. Bize sözün doğrusunu söylemeyi, emaneti yerine getirmeyi, akrabalara ilgi göstermeyi, komşularla iyi geçinmeyi, haramlardan uzaklaşmayı, kan dökmekten sakınmayı emretti. Yalan şahitliği ve iftira etmeyi yasakladı. Öksüzün malını yemeyi haram kıldı. Bizim yalnız Allah’a ibadet etmemizi, ona ortak koşmamamızı, namaz kılmamızı, zekat vermemizi ve Ramazan’da oruç tutmamızı emretti.
Biz bu peygambere inandık, iman ettik. Onun gösterdiği yolda yürüdük. Peygamberin helal tanıttığını helal bildik. Haram bildirdiğini de haram bildik.
Ey kral! Bunun için kavmimiz bize saldırdı. İşkence etti. Bizi dinimizden çevirmek, tekrar putlara taptırmak için çalıştı. Onlar bize zulmedip dayanılmaz hâl alınca yurdumuzu bıraktık. Sizin diyarınızı tercih edip senin memleketinde zulme uğramayacağımızı ümit ettik.”
Diye açık bir şekilde durumlarını izah etti. Bu sözlerden Necaşi etkilenmişti ve Hz. Cafer’e:
- Peygamberine gelen vahiyden ezberinde var mı? Diye sordu. Hz. Cafer var cevabını verince okumasını istedi. Bunun üzerine hz. Cafer Meryem suresi 1-4. Ayetleri okudu.
“Kâf-Ha-Ya- Ayn- Sad. Bu, Rabbinin rahmetini kulu Zekeriyya’ya anmasıdır. Hani bir zaman Rabbine gizli bir seslenişle seslenmişti de: Ey Rabbim! demişti. Kemiklerim gerçekten iyice zayıfladı ve başımdaki saçlarım da ağardı. Rabbim! Sana yalvarıp yakarmakta hiç de bedbaht olmadım.
Kendi dini hıristiyan olan Necaşi bu ayetlerden etkilenmiştir. Bundan sonra müşrik heyetini göndermiş ve Müslümanları himaye etmeye devam etmiştir. Zaman zaman peygamber s.a.v ile mektuplaşmışlar ve hz. Peygamber’e hediyeler göndermiştir. Hicretin 7. Senesinde hz. Peygamber civar ülkelere islama davet mektupları göndermiştir. Bu mektuplardan birisi de Habeşistan Necaşisi Ashame’yeydi. Hz. Peygamber’in mektubu şu şekildeydi:
“Bismillahirrahmanirrahim! Allah Resûlü Muhammed’den, Habeş Meliki Necâşiye!”
“Ey Melik! Müslüman olmanı dilerim. Ben senin namına, Lâ ilâhe illâ Hû, Melik, Kuddûs, Selâm, Mü’min, Müheymin olan Allah’a hamd ü senâ ederim.”
“Ve şehâdet ederim ki, Meryem’in oğlu İsâ, Allah’ın kulu ve Kelime’sidir. Allah, O Kelime’yi (ki, İsâ’ya vücud veren “Kün” hitabıdır) ve o ruhu ve çok temiz ve afif olan ve dünya hayatından tamamıyla çekilmiş bulunan Meryem’e nefhetti. Bu surette Meryem, İsâ’ya hamile kaldı. Böylece Allah, İsâ’yı yarattı.”
“Nasıl ki, Âdem’i de Allah, kudret eliyle ve bir mu’cize olarak yaratmıştır.”
“Ey Melik!
“Seni; eşi, ortağı olmayan bir tek Allah’a imâna ve Ona ibâdete, bana uymaya ve Allah tarafından bana gönderilenlere inanmaya dâvet ediyorum. Çünkü, ben Allah’ın bunları tebliğe memur elçisiyim.”
“Seni ve halkını Aziz ve Celil olan Allah’a imana dâvet ediyorum.”
“Şimdi ben size İslâm hakikatlarını tebliğ ettim ve nasihatta bulundum. Siz de nasihatımı kabul ediniz!”
“Selâm hidâyete tâbî olanlara olsun.”
Bu mektubu okuyan Necaşi Müslüman olmuştur. Peygamberin mübarek kelimeleri kalbinde iman nurunu yakmış ve gönlü mutmain olmuştur. Ama yanına gidebilseydim muhakkak giderdim diyerek Onu ne kadar görmek istediğini ifade etmiştir. Müslümanları himaye etmesi ve korunmasının sağlaması ve Müslüman olması Peygamber Efendimiz’i memnun etmiştir. Hz. Peygamber mektupla birlikte Hz. Necaşi’den Müslümanları medineye göndermesini, hz. Ümmü habibeyi kendisine nikahlamasını talep etmiştir. Necaşi de hz. Peygamber’in taleplerini yerine getirmiştir. Hicretin 8. Senesi medineye giderek Hz. Peygamber ile yüzyüze görüşmüş ve sahabi olma şerefiyle şereflenmiştir.
HZ. Necaşi hicretin 9. Yılında vefat etmiş bu haber üzerine hz. Peygamber Cennetü’l baki’de gıyabi cenaze namazı kıldırmıştır.
https://islamansiklopedisi.org.tr/necasi-ashame
https://sorularlaislamiyet.com/kaynak/habes-necasisinin-islama-davet-edilmesi
0 yorum