ÇOCUKLARA VERİLEBİLECEK EN GÜZEL HEDİYE: SEVGİ

Zeyneb Dilber tarafından tarihinde yayınlandı

Bebekler dünyaya geldiklerinden itibaren onların karnına bir kaşık daha fazla yemek gitsin diye türlü türlü numaralar yapıyoruz, bazen sırtı terlemesin bez koyayım derken sonu olmayan bir maratona başlıyoruz, bazen de uyku saati geçmesin diye anne baba bir olup uyuyana kadar bir o yana bir bu yana sallıyoruz. Bebeğimizin fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamada bu kadar çabalarken, sevgi ihtiyacını karşılamak için neler yapıyoruz? Bu yazıyı okuyan ebeveynlerin “e zaten biz bunların hepsini sevgiden yapıyoruz “dediğini duyar gibiyim. O halde soruyu biraz değiştirelim. Bizim sevgi anlayışımız nedir?

Bizler çocukları sevme niyetindeyken farkında olmadan onlara zarar verebiliyoruz. Mesela çok sevgiden çocuğuna hiçbir sorumluluk vermeyen, sorumluluk verse bile yine de her şeyi kendi yapan ebeveynler var. Başka bir örnek vermek gerekirse çocuğunun gözyaşlarına kıyamadığı için her istediğini alan, her istediğine tamam diyen ebeveynlerimiz de var. Belki bu davranışların hepsi tamamen sevgiden yapılıyor olabilir fakat çocuğa hiçbir sorumluluk yüklememek, her istediğini yapmak çocuğu ileri ki hayatında sorumluluk alamayan kendini ifade edemeyen ve empati yeteneği düşük bir birey haline getirebilir. Bizim yaptığımız bu davranışlar Hindistan’da gerçekleşen fil ve zincir olayını hatırlatıyor. Daha filler yavru iken ayaklarından kopartamayacağı bir zincirle direğe bağlanıyorlar. Yavru fil uğraşsa da koparamıyor. Daha sonra o yavru büyüyor fakat artık ne zinciri kopartabilecek gücü olduğuna inanıyor ne de zincirin kopabileceğine. Zincir için mücadele bile etmiyor. İşte buna psikolojide öğrenilmiş çaresizlik diyoruz. Çocuklarımıza bunları yaşatmamak, onları ileri ki hayatlarında çaresiz bırakmamak için sevgi anlayışımızı gözden geçirmeli, gerekirse değiştirmeliyiz. İnsan muhtaç bir varlıktır. Günlük yaşamda karşıladığımız zaman kendimizi tam olarak iyi hissettiğimiz ihtiyaçlarımız var. Bedenen iyi hissetmek için fizyolojik ihtiyaçlarımızı karşılarız. Ruhen iyi hissetmek için ise gönlümüzü sevgi ile doldururuz. Tam anlamıyla doğru bir sevgi anlayışı oluşturabilmek adına her birey önce kendini sevmeli. Daha sonra ise eşler arasında muhabbet ve sevgi içeren bir gönül bağı oluşturulmalı ki sevgiyi ilk defa kendi ebeveyninden gören çocuk babasının bakışından, annesinin gülüşünden daha rahat anlamlandırabilsin. Çünkü sevgi sözlerle değil davranışlarla çok daha kolay anlatılabilir. Yapılan araştırmalara göre sevgi ve huzur ortamında büyüyen çocukların karakter gelişimleri daha hızlı olmuş, olumlu davranışlar göstermiş ve okul ile meslek hayatlarında daha başarılı olmuşlardır. Çocukken sevgiden mahrum kalan bireyler ise olumsuz davranışlar göstermiş, okul ve meslek hayatlarında başarılı olamamış ve kendini toplum içinden soyutlamışlardır. Ebeveyn olarak kendi çocuğumuza yapacağımız en büyük iyilik ona dünyaya sevgiyle bakmayı öğretmektir. Aslında her şeyin ana maddesinin sevgi olduğun anlatmak ve her şeyin ana maddesinin sevgi olmasının sebebinin bizi sevgiyle yaratan bir yaratıcımızın olduğunu anlatmaktır. Çünkü Allah (c.c.) bizi yaratırken sonsuz sevgi sığdırabileceğimiz gönüller vermiş. Bu gönüllerin farkına varmalı, elimizden geldiğince orayı sevgi bahçesine çevirmeliyiz.


0 yorum

Bir cevap yazın

Avatar yer tutucu

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.