ÇOCUKLAR İÇİN BİR MUAMMA: ÖLÜM
Yaşam iki temel üzerine kuruludur: Doğum ve ölüm. Doğan herkes için ölüm kaçınılmaz bir sondur. Bir başka deyişle ölüm de doğum kadar hayatın bir parçası ve normal bir olaydır. Peki ölüm bizim hayatımızın içinde bu kadar varken neden onu kolaylıkla anlatamıyoruz. Ne zaman ölümden konu açılsa aman şimdi ölümü konuşmayalım tadımız kaçmasın diyoruz. Kimimizin ise ölümden bahsedince gözleri doluyor, boğazı düğüm düğüm oluyor, kelimeleri kifayetsiz kalınca da sessizliği tercih ediyor. Daha yetişkinler ölümü kendi içinde anlamlandıramıyor, birbirileriyle bu konuda konuşamıyorsa çocuklar ölümü sorduğunda ya da gördüğünde nasıl anlatmalı, ne yapmalı?
Çocuklar yaşamlarının ilk yıllarında ölümle karşılaşabilirler. İlk karşılaşmaları televizyondan olabilir ya da dışarıda dolaşırken bir hayvan ölüsü görebilirler. Bu karşılaşmalar çocuğun gelişimi açısından olumludur ve çocuğun ölümün hayatın bir parçası olduğunu anlamasına yardım edebilir. Yakınlarından birinin ölümüyle karşılaşmamış çocuklarda ölümü anlatmak daha kolaydır. Çünkü çocuklar daha çok yaşlıların öldüğünü ve ölümün çocuklardan ve kendi sevdiklerinden uzak olduğunu düşünebilirler. Peki ya yakınlarından birini kaybetmiş bir çocuğa nasıl davranmalıyız? En başta dediğimiz gibi ölüm de doğum kadar normal bir olay. Çocuğa ölüm haberini veren kişi mutlaka bir yakını olmalıdır. Haberi veren kişi içinden geldiği gibi davranmalı, duygularını gizlememeli ve çocuğa karşı net olmalıdır. Eğer ki ölüm haberini veren kimse duygularını gizlerse çocuk da duygularını gizlemesi gerektiğini düşünebilir. Bu durum da çocuğun yas sürecini olumsuz etkiler. Çocuğa ölüm olayını anlatırken ölüm kelimesi kullanılmalı. Kesinlikle derin bir uykuya daldı, uzun bir yolculuğa çıktı, Allah’ın yanına göklere yükseldi gibi tabirler kullanılmamalıdır. Bu tarz tabirlerin kullanılması çocuğun kafasının karışmasına ve farklı korkular oluşmasına sebep olabilir. Örneğin yas sürecindeki bir çocuğa ölen kişi için derin bir uykuya daldı demek çocukta uyku problemleri yaratır. Çocuk uyursa öleceğini düşünür ve uyumak istemez. Başka bir örnek ise ölen kişi için uzun bir yolculuğa çıktı demek çocukta seyahat korkusu yaratabilir ya da ölen kişinin mutlaka bir gün o seyahatten döneceğini düşünür. Ebeveynler genel olarak yas sürecindeki çocuğun yanında ölen kişi hakkında konuşmaz. Bu da yanlış bir davranıştır. Yaşanan ölümü görmezden gelmek, hiç olmamış gibi davranmak çocuğu olumsuz etkiler ve çocuk yaşadığı duygularını ifade edecek ortam bulamaz. Bu durumda çocuğun ölen kişiyle güzel anılarından bahsedip çocuğun da duygularını dile getirmesi sağlanabilir. Yas sürecindeki çocukla bol bol konuşmalı, acısını paylaşmalıyız. Yaşadıklarının çok normal olduğunu anlatmalı ve bu ölümden sonra da hayatın kaldığı yerden devam ettiğini ona hissettirmeliyiz.
Tabi ki yukarıda anlatılanların hepsi genel olarak yapılması gerekenlerdi. Her çocuk farklı kişilik yapısına sahiptir ve bu sebeple hepsinin ölümü karşılaması ve onu kabullenme süreci farklıdır. Kimi çocuk bu süreçte konuşmak, duygularını paylaşmak istiyorken kimisi de yalnız kalmayı tercih eder. Yine ölümü kabullenme sürecinde kişilik kadar yaş da çok önemli bir faktördür. İki yaşından önce çocuklar ölüm kavramını anlayamaz. Tek fark ettiği ölen kişiyi yakınlarında görememektir. Bu durum onu endişelendirse de ölen kişinin bir gün geri döneceğini düşünür. Ne kadar tam olarak anlayamasa da bu yaş grubundaki çocuklara kişinin öldüğü söylenmelidir. Dört- beş yaş döneminde ise ölümün geri dönüşü olduğunu ve bir şekilde ölüme engel olabileceklerini düşünürler. Altı- yedi yaş döneminde ise ölümün yaşamın sonu olduğunu ve geri dönüşü olmadığını daha iyi kavrarlar fakat ölümün kendi yakınlarının başına gelemeyeceğini, hasta ve yaşlıların başına geleceğini düşünürler. On yaşında ise tam olarak ölüm kavramı oluşur. Bu yaş grubu soyut kavramları algılayabildiği için eğer kendisi isterse nasıl bir ortam olacağına dair gerekli açıklama yapıldıktan sonra cenaze törenine katılabilir. Yaşı kaç olursa olsun çocuk içindeki duygularını ifade edemezse ya da acısını tam olarak yaşayamazsa çocukta altını ıslatma, tırnak yeme, parmak emme gibi davranış gerilemeleri görülebilir. Bu davranışlar yas sürecinin ilk altı ayında normaldir. Altı aydan sonra hala devam ediyorsa bir uzmana danışılabilir. Bu süreçte her çocuğa iyi gelebilecek bir şey ise çocuğa güvende olduğunu ve yalnız olmadığını hissettirmektir.
0 yorum