Site icon PATİKA TOPLULUĞU

Bağlanma Sonrası Ayrılma Kaygısı

BAĞLANMA SONRASI AYRILMA KAYGISI

Bebeklik döneminde başkaları ile duygusal bağ kurmak bağlanma olarak adlandırılır. John Bowlby bağlanmayı, bebekler ve ebeveynlerin veya diğer bakım verenlerin birbirleriyle duygusal bağ kurmalarına yol açan iki yönlü bir süreç olarak tanımlamıştır. Bebekler yetişkinlerin dikkatini cezbeden, şefkat ve ilgi duyma gibi güçlü duyguları ortaya çıkaran sosyal davranışlar sergilerler. Bu sosyal davranışlara; gülümseme, göz kontağı kurma, gığıldama dokunma gibi davranışlar örnek gösterilebilir. Yetişkinler bu davranışlara içtenlikle ve onlarla sosyal temas kurarak karşılık verirler. Böylece bebekler ve onların hayatlarındaki önemli kişiler birbirlerine bağlanırlar.
Esasen bebekler doğumdan sonraki 8-12 haftalık süreçte henüz yabancı ayrımı yapamayacak durumdadır. Bu nedenle gülümseme ya da ağlama gibi ilk sosyal tepkiler anne, baba ya da yabancı ayırt etmeksizin herkese karşı gösterilir. İlk haftalarda herkese ilgi gösteren bebekler 4 ile 6 ay arasında belirli tanıdık insanlarla etkileşimde bulunmayı tercih ederler. Onlara bakım veren kişilere daha yoğun bir şekilde gülümser ve gığıldarlar ama yabancıların yanında şaşkınlık veya tedirginlik gösterirler. Altıncı aydan yirmi dördüncü aya kadar olan zaman dilimi bebekler için bağlanmada bir diğer aşamadır. Bu aşamada bebekler artık anne/bakım verenleriyle iletişim ve yakınlık kurma arayışı içindedir. Annenin/Bakım verenin varlığında huzur ve mutluluk, yokluğunda ise gerginlik ve rahatsızlık duyguları hakim olur. Bu yaş döneminde çocuğu olan dikkatli ve gözlemci anneler bebekleriyle aynı odada bulunduğunda bebeğinin kendisini takip ettiğini, gözleriyle izlediğini fark ederler; kendisi odadan dışarı çıktığında bebeklerinin çeşitli tepkiler göstererek kendisiyle aynı odada bulunmak istediği mesajını verdiğini anlarlar.
Ana hatlarıyla değindiğim bebeklikte bağlanma süreci 0-2 yaş dönemini kapsamaktadır. Bu bağlanma sürecinin bilincinde olarak ebeveynlerin ve yetişkinlerin bebeklerle olan etkileşimini ve davranışlarını geliştirmeleri, gözden geçirmeleri gerekmektedir. Bağlanma kritik bir süreçtir. İnsanın sosyal bir varlık olduğu, toplulukla yaşayabildiği ve başka insanlarla bir arada bulunma isteği taşıdığı bir gerçektir. Yetişkinler kendi sosyal yaşamlarını düzenleyebilir, ihtiyaçlarını netleştirip ilişkiler geliştirebilir. Sosyal ve duygusal yönünün tarifini yapabilir. Bunu başarabilmesi hayatlarından zevk almasını sağlar, neşeli olurlar, kaliteli ilişkiler kurabilirler, arkadaşlıkları, evlilik hayatı bu sosyal duygusal olgunlaşmadan etkilenir. Bu ihtiyaç, doğumla birlikte kendini göstermektedir. Bu nedenle, yaşamın ilk yıllarındaki sosyal ve duygusal gelişim kaynaklarda “Bebeklik Döneminde Bağlanma” şeklinde karşımıza çıkar. Bu gelişim sürecini açıklamaya yardımcı belli terimlerin ve kavramların bilinmesi, bağlanma sürecinin aşamaları hakkında bilgi sahibi olunması, duygusal yönden güçlü çocuklar yetişmesi için ebeveynlere ve yetişkinlere rehber olacaktır.
Ayrılma kaygısı bağlanmanın doğal sonucudur. Yukarıda aşamalarını belirttiğimiz bağlanma süreci, aynı zamanda muhtevasında yabancı korkusu ve ayrılma kaygısını da barındırır. İlk aylar bebeklerin herkese ilgi gösterdiğini ancak 4 aylık olduktan sonra altıncı aya kadar süreçte belirli tanıdık kişilere ilgi gösterdiğini tespit ettik. Artık bebeğimiz yabancı tanıdık ayrımını yapabilmektedir. Buna paralel olarak bebekler altıncı aydan sonra yabancı kaygısı gösterirler. Bu kaygı, tanıdık olmayan kişilere karşı duyulan korkudur ve sıklıkla bebekte ciddi huzursuzluklara neden olur. Yabancı kaygısını ayrılık kaygısı takip etmektedir. Bebekler, onlara bakım veren kişiden ayrı kalacakları korkusu göstermeye başlarlar. Bu durum ise, bebeğin sosyal çevresini daraltıp sosyal ve duygusal bağlarını tek bir kişiye yoğunlaştırdığı annesine ya da bakım verenine bağlanma geliştirdiği döneme paralellik göstermektedir. Bebekler, ebeveyni onlardan ayrıldığında huzursuzluk belirtileri gösterirler. Bazen çok kısa süreliğine bile bir odaya gitmek bile bu sıkıntıyı ortaya çıkarabilir.
Ayrılma kaygısı ebeveyn tutumundan, bebeğin mizacından, farklı kültürel kodlardan, çok az ayrılma deneyiminin yaşanmasından, inançlardan etkilenmektedir. Örneğin ebeveynlerin olumsuz tutumları ve duyguları bebeklerin kaygısını artırabilir. Bebeğini kreşe bırakmak zorunda olan ebeveyn yüz ifadeleriyle ve sözel olarak çocuklarının kaygılarını artırabilirler. Zamanının büyük çoğunluğunu bebeğiyle birlikte geçiren kırsal bölgede yaşayan ve yalnızca hasat zamanı hem de uzunca bir süre bebeğinden ayrı kalmak zorunda kalan bir ebeveyn örneğinde ise bebeğin yaşayacağı kaygı daha yüksek olabilmekte. Bebek ani ve uzun süreli bir ayrılık stresiyle mücadele etmek durumunda kalıyor. Bebek bakımı ile ilgili inançlar da kaygı düzeyini etkilemektedir. Geniş aile içerisinde, anne ve baba haricinde aile büyüklerinin ve akrabaların da bakıma yardımcı olduğu çevrede çocuklar yabancı kişilerin gelmesi ve ebeveynlerinin ortamdan ayrılması durumlarında daha az huzursuzluk yaşarlar. Lakin çocuklarını kreşe verme, bakıcı tutma ve çocuklarına akrabalar tarafından bakım verilmesi konusunda isteksiz olan ebeveynler bebeklere anne babaları haricinde kimsenin bakım vermemesi gerektiğine inanırlar. Bu ebeveynler iş ile ilgili zorunluluklardan dolayı çocuklarından ayrılmak zorunda kaldıklarında şiddetli kaygı yaşama eğilimi gösterirler. Çocuk da bundan etkilenmektedir.
Ayrılma kaygısı, baş edilebilir sağlıklı bir duygudur. Bu yönüyle bağlanmanın bir sonucudur. Bir çeşit kaygı bozukluğuna dönüşmesini engellemede en önemli unsur, anneyle ya da birincil bağlanma kişisiyle iki yaşına kadar güvenli bağlanmanın gerçekleşmesi sağlanmalıdır. Nasıl güvenli bağ kurulabilir sorusu ve ayrılık kaygısı ile nasıl baş edilebileceği sorusu birbiriyle ilişkili sorulardır. Güvenli bağ oluşturma için verilecek bazı tavsiyeler, ayrılma kaygısıyla baş etmeye de yardımcı olacaktır. Bebeğin beslenme, uyku, bedeninin rahatlığı gibi fizyolojik ihtiyaçlarını ihmal etmeden, geçiştirilmeden, tutarsız olmayarak zamanında karşılanmalı. Bebeğe karşı sevecen tutumda olmalı, onunla iletişime geçilmeli. Bebeğe güven vermeli. Birincil bağlanma figürü olan kişi bebekten ayrılmak zorunda olduğu zamanlarda, bunu gizlice yapmamalı. Bebeğini bıraktığı bakıcısını da ortamda bulundurarak gidişini açık bir biçimde ve gelişini de açık bir şekilde çocuğuna hissettirmeli. Zamanla çocuğunda gidiyor ve gelecek güvenini sağlaması açısından bu tutumda sabırlı olması gerekmektedir. Ayrılık anında verilen bu yoğun tepkiler çoğunlukla sağlıksız bağlanma türlerinin bir sonucu olmaktadır. Güvenli bağlanmayı gerçekleştirmiş bir bebek bağlandığı kişi ortamdan gittiğinde huzursuz olsa bile bununla baş edebilmekte ve normal davranışlar sergilemektedir. Önemli bir nokta daha var ki ebeveynler kendi kaygılarını da çocuklarına yansıtabiliyorlar. Bu noktada ebeveynler kendilerine dikkat etmeli, kaygı düzeylerinin farkında olmalı ve bununla baş etmeliler.
TUĞÇE GÜLDİKEN

Exit mobile version