Aşkın Beynimizle İşi Ne?

Zeyneb Dilber tarafından tarihinde yayınlandı

Uzun yıllar boyunca insan deyince akla davranış analizi gelmiştir ve insan ruhunun ehemmiyetinin farkına varılmamıştır. Daha sonra bazı psikologlar sevgi, akıl, vicdan ve değer yargılarının ehemmiyetine yönelik görüşlerini beyan etmiştir.

Gerçek sevgi ile hastalık derecesindeki sevgi birbirinden farklıdır. Gerçek sevgide sevme duygusunun önce geldiği bir ruh öne çıkarken hastalık derecesindeki sevgide kendini güvende hissetmenin önde olduğu bir ruh ortaya çıkar.  Gerçek aşk anın kıymetini bilerek ve içinde barındırdığı teslimiyet ve ilahi aşkla insanı hastalık derecesindeki saplantılı sevgilerin esaretinden kurtararak gerçek sevgiye yönlendirir.

Her aşk bulunduğu kalbin şeklini alır der şair ve psikiyatrist Kemal Sayar ve dile getirir aşkın öznelliğini bu tek dizesinde. Aşk Kemal Sayar’ ın da dediği gibi kişiden kişiye farklı yaşanan bir duygudur. Bu yüzden tanımlamak zordur aşkı. Ama yine de bir tanım yapmak gerekirse aşk,  kalbin bir şeye yönelmesi ve ona tutkuyla bağlanmasıdır.
Aşkı bilen yaşamış insanlara sorsak aşk kalbin kendine ait olmadığını hissetmektir. Aşk benlikten çıkıp bizliğe erişmektir. Aşk dediğimiz şey aşık olduğumuz kişinin adını, halini ve  tavrını anımsatan her şeye aşık olmaktır bağ kurmaktır. Onun tek bir hareketini, mimiğini atlamadan hafızamıza kaydetmektir, onsuzluğu düşünememek, nefesimizin onunla aramızdaki iletişim durumuna esir olmasıdır. Onu düşünmeden tek bir gün geçirememek onun yediği şeyleri sevmek geçtiği yollardan geçmek onu görmemizin imkansız olduğu şehrin sokaklarında onu aramaktır aşk. Zerrecikler kadar minik bir umudun var olmasının yegane sebebidir. Ah ah. O gelse de gözlerinin içine bakmak isteyip de bakamayacağını bilmektir. Bu, aşkın insanın ruh haline en güzel yansıyış şeklidir. İnsan huzur kapılarının bu şekilde açıldığına inanır yani ‘’aşk ‘’ ile açıldığına. Sanki dünya gitse de sadece o kalsa bize yetecekmiş gibidir. Müthiş bir enerji ve çocuksulukla beraber hayatı toz pembe gösterir bize.

İnsan hayatının vazgeçilmesi olan aşk edebiyattan resme resimden müziğe pek çok sanat dalının da konusu olmuştur. Bazen Leyla bazen Mecnun ile karşımıza çıkmıştır.

Yar deyince kalem elden düşüyor
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor

diyerek dile gelmiştir Abdurrahim Karakoç’ un dizelerinde bazen.
Peki Abdurrahim Karakoç’ u kör eden aklını şaşırtan aşkın, beynimiz ve bedenimizle ilişkisini öğrenmek ister misiniz ?
Bunu öğrenebilmek için aşkla ilgili olabilecek olan beyin bölgelerinden ve  nörotransmitterlerin ne olduğundan ve işlevlerinden bahsedeceğiz.

İlk olarak beyin bölgelerinin  ve nörotransmitterin ne olduğunu öğrenelim.
 Beyin pek çok bölümden oluşan bir yapıdadır. Beynin bu bölümlerinde çeşitli görevler gerçekleştirilmektedir.Aşk duygusu da beynin değişik bölgeleri ile ilişki halindedir.

Nörotransmitter,  bir nöron yani sinir hücresi ile başka bir nöronun iletişime geçmesini sağlayan kimyasal uyarıcılardır.Örnek vermek gerekirse öğrenme için  sinir hücreleri arasında sinyal aktarımı  olması gerekmektedir ve bu aktarımı gerçekleştiren yapı da nörotransmitterlerdir.

Aşk ile İlgili Beyin Bölgeleri ve Nörotransmitterlerin İşlevleri

 Ventral Tegmental alan dopamin üreten hücrelerin bulunduğu beyin bölgesidir. Dopamin kişinin bir şeye odaklanmasını ve amaçlı davranmasını sağlamaktadır. Aşık olan kişinin sevdiğine odaklandığı herkesçe bilinin bir durumdur. Dolayısıyla aşık kişinin beyninde  dopaminin  salgılanmasında artış olduğunu söylemek mümkündür.
Yine aşkla ilgili önemli alanlardan biri de beynin ortasında C şeklinde yar alan kaudat çekirdektir.Bu alan ödülü algılar onu hedef edinir ve kişinin hedefe yönelik davranışları için  gerekli motivasyonu sağlar. Hem artan dopamin hem kaudat çekirdekte meydana gelen durumlar kişiyi aşık olunanı elde etmeye yönelik hedefe yönelik davranışları arttırır.

Noreadranalin aşkla bağlantılı bir diğer salgıdır. Bu salgı çekici bulunan nesne ile karşılaştığında  kişide görülen kan basıncı, nabız değişiklikleri ve sevilenle ilgili algıdaki keskinleşme görevini üstlenir.
Aşkta görülen sevilenle tek bir bütün olma durumu onun eşyalarını onun uzantısı gibi algılama gibi deneyimlerin sağ posterior lob un işlevinde ve nöradrenalin salgısındaki değişiklikle ilgili olduğu öne sürülmektedir. Yani Mecnuın’ un Leylanın köpeğini görünce etkilenmesi boşa değildir.

 Yine bir diğer aşkla ilgili hormon ise strese bağlı üretilen kortizol hormonudur. Romantik aşk ilişkisinde kortizol düzeyleri ilk 1 yıl içinde yüksek bulunurken  1 yıl sonra bunun normal düzeye indiği tespit edilmiştir. Bu durum romantik aşkın yerini olgun sevgiye bırakmasıyla açıklanmıştır.

Görüldüğü gibi aşk duygusu beyinle bedenle ilişkili olan ve karmaşık  süreçleri olan bir duygudur. Zira insan çok boyutlu bir yapıdadır. İnsan kendisi ile ilgili bilgi edinmeden duygularını tanımadan sağlıklı bir insan tasarısına   sahip olamaz. Aşk da insana dair tanınması gereken önemli duygulardan biridir. Çünkü insanı insan eden duygudur.
Aşkla  kalınız efendim….


KAYNAKÇA

Ayten, A. (2012). Psikoloji ve din: psikologların din ve tanrı görüşleri. İz Yayıncılık.
https://www.gu ncelpsikoloji.net/fizyolojik-psikoloji/norotransmitterler-ve-norotransmitterlerin-gorevleri-h647.html
https://norobilim.com/askin-norobiyolojisi/
https://www.guncelpsikoloji.net/fizyolojik-psikoloji/norotransmitterler-ve-norotransmitterlerin-gorevleri
Cündioğlu,D.(2000).Hz. İnsan.Kapı Yayınları

Kategoriler: Psikoloji

0 yorum

Bir cevap yazın

Avatar yer tutucu

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.