ÇEVRE KİRLİLİĞİ

Elif Çivi tarafından tarihinde yayınlandı

Kıymetli Patika Okurları,

Yazıma Allah’ın selamı ile başlamak isterim. Selamün Aleyküm

Allah’ın selamı ve bereketi üzerinize olsun. Bu ay ufak bir görev değişikliği münasebetiyle artık çevre konulu yazılarımla sizlerleyim 😊

Yeni yazımda ilk olarak hepimizin ortak derdi olan çevre kirliliğine değinmek istedim. Gelin önce bir veriler neler söylüyor bize onları bir inceleyelim.

“Bugün dünya büyük bir içme suyu tehlikesi ile karşı karşıyadır. 1100 bilim adamı tarafından hazırlanan Birleşmiş Milletler Küresel Çevre Raporuna göre; Dünya nüfusunun en az yarısı 2032 yılında içecek su bile bulamayacak. Ortadoğu halklarının %95 i, Asya ve Pasifik’te yaşayanların %65 i ciddi su sıkıntısı çekecek. Kentleşmedeki patlama, atık suların değerlendirilmesindeki yetersizlik, turizm ve yoğun tarım yapılan alanlar nedeni ile Akdeniz kıyıları çevre sorunları ile kuşatılacaktır. Aynı rapora göre, bu verileri göz ardı etmenin dünya için büyük felaketler doğuracağı da vurgulanmaktadır. Bugün için, kuşların %12’si, memelilerin %25’i yok olma tehdidi altındadır ve dünya balık kaynaklarının üçte biri tükenme tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Ormanlarımız bu hızla tüketilirse, atmosferdeki karbondioksit miktarı 2050 yılında iki katına çıkabilecektir. Son 10 yılda hava kirliliğinin yol açtığı hastalıklardan etkilenenlerin sayısı 147 milyondan 211 milyona yükselmiştir. 2 1972 ye göre nüfus 2 milyar artmış, 30 yıl sonra 2 milyar daha artacaktır. Halen nüfusun %40’ı içme suyu bulamamaktadır. 30 yılda bu oran %50 ye çıkacaktır. Karasal alanların en az %15’i insan faaliyetlerin kurbanı olacaktır. Meraların aşırı tüketimi %35 toprak kaybına, %30 orman kaybına, tarım alanlarının %27 yok olmasına yol açmaktadır. 1 milyarı aşkın dünya nüfusu gecekondularda yaşamaktadır. 2010 yılında kentlerdeki nüfus 1 milyar daha artacaktır. Nehirlerin yarısı kirlilik kurbanıdır ve en büyük 227 nehirden %60 ı barajlarla tahrip olmuştur. Her yıl 4 milyar ishal vakasına rastlanmakta ve 2,2 milyon insan ishalden ölmektedir. Sıtma 2 milyar insanı tehdit etmekte ve her yıl 2 milyon insan sıtmadan ölmektedir. Dünya nüfusunun 1/5’i tüketimin %90’nından sorumludur. Nüfusun 2/3’ü yani 4 milyar insan günde 2 dolar bile kazanamamaktadır. 20–30 yıl önce Ülkemizin zengin su kaynakları ile övünürdük. Bu gün şehirlerimizin çoğu suyu satın almakta su kaynaklarının sorumsuzca kirletilmesi sebebi ile çeşmelerinden su içilememektedir. Barajlarımızdaki su sevilerinin düşüklüğü sebebi ile elektrik santralleri yeterli verimle çalıştırılamamaktadır. Buna bağlı olarak elektriğin bir kısmı satın alınmaktadır. Bu miktarın önümüzdeki yıllarda daha da artacağı öngörülmektedir. Halen çok büyük boyutlu olmasa da komşu ülkelerle su yüzünden yaşadığımız sürtüşmeler, Birleşmiş Milletler Raporuna göre %95’i susuzluk tehlikesi altında olan Ortadoğu Halkları ile ülkemiz arasında ciddi boyutlara ulaşabileceği düşünülmektedir.”

(Prof. Dr. Hanife BÜYÜKGÜNGÖR Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü / Çevre Kirliliği ve Çevre Yönetimi)

Bu verilere bakarsak yaşadığımız gezegenin hal hiçte iç açıcı görünmüyor ne yazık ki…

Fakat insanları bu umursamazlığa ve bencilliğe iten sebep ne, onu da düşünmüyor değilim. Sanki çöplerini sokağa ya da yeşillik alanlara attıklarında hokus pokus diyerek kaybolacağını falan düşünüyor olmalılar. Gerçi ben şu konuya da çok önem veriyorum. Ebeveyn olmakta çevre duyarlılığı konusunda çok önemli bir nokta, şöyle ki biz çevre konusunda ne kadar duyarlı olursak çocuklarımızda o kadar duyarlı olur. Ya hu bir de şu bakış açısından bakmaya davet ediyorum sizi. Bizim güzel dinimizin Peygamberi bizi ne güzel müjdeliyor, öyle güzel bir dinimiz var ki Müslümanın ayağına değecek bir taşı bile yoldan kaldırıp kenarıya koysak, o bile cennete vesilemiz olabilir. Bunu güzel müjdeyi eminim ki bilmeyeniniz yoktur. Öyleyse vurdumduymazca etrafı kirletmeden neden? Sorarım size. Bir taşı kaldırmak vesile olacakken biz bırakın bir taşı, çöpümüzü çöp kutusuna atmaktan aciziz. Ne üzücü değil mi? Kendi ellerimizle yok ediyoruz nimetlerimizi. Sonra da sürekli bir mutsuzluk, sürekli bir bunalım hali. Yahu insanın içi daraldığında böyle bir yeşilliğe çıkıp dolanmak istemez mi? İster tabi ama maalesef ki artık yeşillikten çok naylon poşet parkları, yiyecek ambalajlı yeşil alanlarla nefes almaya çıkıyoruz. Yani bunu inkâr etmeye kalkmayın. Allah var hakikatten bu vurdumduymazlığın ve umursamazlığın hesabını nasıl vereceğiz.

Yeşilliklerle ve sevgiyle kalın…

Çevreye karşı olan sorumluluğumuza biran olsun unutmamak duasıyla 😊

Kategoriler: Tüm Yazılar

0 yorum

Bir cevap yazın

Avatar yer tutucu

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.