SAVAŞIN İÇİNE DOĞAN ÇOCUKLAR
Günümüz çocuklarının hepsi bir savaşın içine doğuyor. Kendinden daha büyük insanların istek ve hırsları sebebiyle hiçbiri asıl çocukluğunu yaşaması gereken zamanda çocuk olamıyor. Yaşlarından büyük davranıp yüreklerine ağır gelen acılar yaşayabiliyorlar. Peki böyle çocuklar büyüyünce ne mi olacak? Başka çocukların çocuk olmasına izin vermeyen bireyler haline gelecekler. Bu bir kısır döngü. Bu kısır döngüyü oluşturan bizler yıkmasını da bilmeliyiz. Öncelikle her birey kendi içinde bir savaş vermeli çünkü kendi savaşını vermeyen insan tüm insanlıkla savaş halindedir. Mesela çocukken ağlamasına izin verilmeyen bir yetişkin kendi çocuğunun da ağlamasına izin vermez çünkü kendi duygularını kabullenmemiştir. Kendi duyguları ile barıştıktan sonra bir de dünyaya dönüp çocukların ne gibi savaşlar içinde olduğuna bakmalıyız.
Bana kalırsa dünyada çocukların ortasında kaldığı çok büyük iki çeşit savaş var. Birincisi; savaş deyince akla ilk gelen silahlı savaş. Herhangi bir ülkede savaşın ortasında kalmış bir çocuğun sesine kulak verelim. Herhangi bir ülke dedim çünkü savaş ve çocuk kavramı hiçbir kültür ve yerde değişmez. Çocuk ne kadar temizse savaş da o kadar kirlidir. Silahlı savaş ortasında kalan çocuk gökyüzünün maviliğini bulutları görmek için kafasını yukarı kaldırdığında bomba atan jetleri görüyor. Güneşin parlaklığından korunmak için güneş gözlüğüne ihtiyacı yok çünkü hep bir patlama dumanı güneşin parlaklığını gölgeliyor. Gelecekteki parlak günleri gölgelediği gibi. Bu zor günleri yaşarken ailesine sımsıkı sarılmak istiyor fakat onların sıcak ve şefkatli kollarından kalan sadece buz gibi bir mezar taşı. Hatta belki bazen gidip sarılacağı bir mezar taşı bile yok. Daha önceden çok iyi arkadaş olduğu çocuklar ya oradan göçüp gittiler ya da bir patlama can verdiler. Önceden günün çoğunu arkadaşlarıyla oyun oynayarak geçirdiği sokaklar şu an birer harabeye döndüler.
Her zaman her şartta silahlı savaş mümkün olmuyor. İşte burada teknolojik savaş sahneye çıkıyor. Birtakım insanlar kendi fikirlerini herhangi bir senaryo, bir oyunda örtük bir şekilde bize dayatabiliyorlar.biz de bu programlarla çocuklarımızı baş başa bırakıyoruz. Çocuklar öncelikle ne olduğunu anlamıyor. Sadece mutlu olmak için o programı izliyor ya da o oyunu oynuyor. Daha sonra örtük mesajı alan çocuk yardım çığlıkları atmaya başlıyor. Fakat biz bu yardım çığlıklarına daha çocuğumuzu televizyonun bilgisayarın başında tek bırakırken kulaklarımızı tıkadık. Çocuğumuz bir vakit sonra çığlık atmayı bırakıp o programın esiri oluyor. Ne kadar da acı bir durum. Hangi anne babaya sorarsanız çocuğunu savaşın ortasında bırakmak istemez fakat evde her an çocuk televizyonla ve bilgisayarla tek başına kalıyor. Evdeki teknolojik aletlerin çocuğumuza zarar vermesini önlemeli ve evdeki yararlı aletlerin düşman olmasına izin vermemeliyiz. Çünkü teknoloji çocuğunuzun hayal gücünü ve düşünme düzeyini düşürür. Hayal edemeyen ve düşünmeyen bir birey ise yaşayan bir ölüdür.
0 yorum