ŞEHADETİ İÇEN KAR
![](https://www.patikatoplulugu.blog/wp-content/uploads/2019/05/resized_d0c01-23e8d90fmansetc.jpg)
‘’İnsan yazdığı şiiri yaşarmış.’’ demişti hocam bunu duyduğumda: ‘’Hocam ben şiirimi yaşayıp yazıyorum.’’ deyivermiştim…
Her şey şiirin konusu olabilir: sevinç, heyecan, dostluk… Güzel duygular kadar acı ve keder de girer şiirin koynuna.
Anladım ki şiirin bir yaşanan bir de yaşanacak tarafı var. Benim neyi anlatmaya çalıştığımı bu yazının sonunda sizlerde anlayacaksınız.
Şu sonlu dünya için; sonsuzluğa eklenecek her son- biz faniler ve fani hissedişlerimiz- yine sonsuz olacağından Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’ nun tabiriyle ‘’Ey sonsuzluğun sahibi sana ulaşmak istiyorum.’’ demeliyiz ki dünyanın prangalarından kurtulup özgür olabilelim.
![](http://patikatoplulugu.com/wp-content/uploads/2019/05/resized_d0c01-23e8d90fmansetc.jpg)
Çiftçi bir ailenin çocuğu olan Muhsin Yazıcıoğlu, 31 Aralık 1954 tarihinde Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Elmalı köyünde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden mezun oldu. Bu dönemde çeşitli siyasi çalışmalar içerisinde bulundu. 1968 yılında da Şarkışla’da Genç Ülkücüler Hareketi’ne katıldı. 1978’de de Ülkücü Gençlik Derneği’nin kurucu genel başkanı oldu. 1980 yılına kadar da Milliyetçi Hareket Partisi’nin genel başkan müşavirliği vazifesini yürüttü. 12 Eylül 1980’de yapılan askeri darbenin ardından da tutuklanarak Mamak Cezaevi’ne gönderildi. Tahliye olduktan sonra da Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı’nın başkanlığını yaptı. 1987 yılında da arkadaşlarıyla birlikte Milliyetçi Çalışma Partisi’ne (MÇP) katılarak siyasete atıldı. 1991 senesinde yapılan genel seçimlerde de Sivas’tan milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girdi. 1992’de de MÇP’den ayrılarak Büyük Birlik Partisi’ni kurdu. ve genel başkanlığa seçildi. 1995 ile 2007’de yapılan seçimlerde de yeniden Sivas milletvekili oldu. Muhsin Yazıcıoğlu 25 Mart 2009 tarihinde Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde meydana gelen helikopter kazası sonucu yaşamını yitirdi. Cenazesi Mehmet Akif Ersoy müzesi olarak kullanılan dergahın bahçesinde toprağa verildi. Törene 700.000’den fazla insan katılmıştır.
‘’Ağızların tadını kaçıran ölümü çokça hatırlayın.’’ der Peygamber Efendimiz (s.a.v)
Aslında her ölüm ruhun özgürlüğüdür benim için…
Tam dünyaya tamah ettiği, günün koşuşturmacasında unuttuğum kendimi; kendime getirmek için hatırlamalıyım ve hatırlamalıyız ölümü.
Bahar geldi yeryüzü diriliyor yeniden; ölümden bahsetmenin sırası mı şimdi dediğinizi duyar gibiyim. İşte ölümü hatırlamanın tam sırasıdır. Ha yeryüzünün baharı ha gençliğin baharı…
Ölümün en hatırlanacağı zaman gençliğin baharıdır.
Mamak Cezaevi’nde sanki bu günleri hissetmiş gibi yazdı ‘’Üşüyorum’’ şiirini. Nereden bilebilirdi ki vefat edeceği yerin yazdığı şiir kadar soğuk olacağını, şiirini yaşayacağını.
Tarihler 25 Mart 2009’u gösterdiğinde ‘’ Üşüyorum’’ şiiri bir kor gibi düştü yüreklere… Bir kar tanesi olup Mekke’ye düşmek isterdi hep ancak şehadeti düştü yüreklere…
ÜŞÜYORUM
Bir coşku var içimde
bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi, süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum..
KAYNAKÇA
0 yorum